Yükleniyor
X
Destek Hattı 0312 285 66 28 | info@oncuisguvenligi.com

İşyerlerinde destek elemanı görevlendirilmesi nasıl gerçekleştirilir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 18.06.2013 tarih ve 28681 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan

İşyerlerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmelik, 22.05.2002 tarihli ve 24762 sayılı Resmi Gazete’de

yayımlanan İlkyardım Yönetmeliği

18.06.2013 tarih ve 28681 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İşyerlerinde Acil Durumlar Hakkında

Yönetmeliğinin 11’inci maddesinde:

“MADDE 11 – (1) İşveren; işyerlerinde tehlike sınıflarını tespit eden Tebliğde belirlenmiş olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde 30 çalışana, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde 40 çalışana ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde 50 çalışana kadar;

a) Arama, kurtarma ve tahliye,

b) Yangınla mücadele,

konularının her biri için uygun donanıma sahip ve özel eğitimli en az birer çalışanı destek elemanı olarak görevlendirir. İşyerinde bunları aşan sayılarda çalışanın bulunması halinde, tehlike sınıfına göre her 30, 40 ve 50’ye kadar çalışan için birer destek elemanı daha görevlendirir.

(2) İşveren, ilkyardım konusunda 22/5/2002 tarihli ve 24762 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İlkyardım Yönetmeliği esaslarına göre destek elemanı görevlendirir.” hükmü bulunmaktadır. Buna göre arama, kurtarma ve tahliye için bir, yangınla mücadele için bir olmak üzere iki eleman, ayrıca ilkyardım konusunda da İlkyardım Yönetmeliği’nde belirtilen sayı kadar personel görevlendirilmesi gerekmektedir. Ancak, işyerinin çalışan sayısı 10’dan az ise ve az tehlikeli sınıfta yer alıyorsa aynı Yönetmeliğin aynı maddesinin beşinci fıkrasına göre “10’dan az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde birinci fıkrada belirtilen yükümlülüğü yerine getirmek üzere bir kişi görevlendirilmesi yeterlidir.” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla bu işyerlerinde; arama, kurtarma, tahliye ve yangınla mücadele için iki kişi yerine bir kişinin görevlendirilmesi yeterlidir.

İşyerlerinde risk değerlendirmesi yapabilecek iş güvenliği uzmanları kimlerdir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş

Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği

29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi
Yönetmeliğinin 6’ncı maddesinde:
“Risk değerlendirmesi ekibi
MADDE 6 – (1) Risk değerlendirmesi, işverenin oluşturduğu bir ekip tarafından gerçekleştirilir. Risk değerlendirmesi ekibi aşağıdakilerden oluşur.
a) İşveren veya işveren vekili.
b) İşyerinde sağlık ve güvenlik hizmetini yürüten iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri.
c) İşyerindeki çalışan temsilcileri.
ç) İşyerindeki destek elemanları.
d) İşyerindeki bütün birimleri temsil edecek şekilde belirlenen ve işyerinde yürütülen çalışmalar, mevcut veya
muhtemel tehlike kaynakları ile riskler konusunda bilgi sahibi çalışanlar.
(2) İşveren, ihtiyaç duyulduğunda bu ekibe destek olmak üzere işyeri dışındaki kişi ve kuruluşlardan hizmet
alabilir.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, işyerinin iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi çalıştırma yükümlülüğü başlamış ise; risk değerlendirmesi ekibinde işyerinin çalışanları arasından atanan ya da dışarıdan İSG-Katip üzerinden sözleşme yapılan bir iş güvenliği uzmanı veya yetkilendirilmiş ortak sağlık ve güvenlik birimince işyerine İSG hizmeti sunmak üzere sözleşme yapmış iş güvenliği uzmanlığı ile işyeri hekiminin söz konusu çalışma içerisinde bulunması şarttır. Ancak işyerinde iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi çalıştırma yükümlülüğü henüz başlamamış ise; risk değerlendirmesi ekibinde yukarıdaki maddenin (b) bendinde sayılanlar bulunmaksızın maddede sayılan diğer kişiler ile ekip kurulur ve bu ekip söz konusu çalışmayı yürütür. Bununla birlikte, risk değerlendirmesi yapılacak işyeri ile herhangi bir bağı olmayan bir iş güvenliği uzmanı, işyerinde yukarıda belirtilen yönetmelik hükümleri uyarınca kurulacak ekibe ancak danışmanlık yapabilir. İşveren talep ettiği takdirde aynı maddenin ikinci fıkrası kapsamında, kurulan ekibe destek olmak, çalışmanın nasıl yapılacağı hususunda ekibe yardım etmek üzere dışarıdaki işyerlerinden/kişilerden hizmet alabilir.

Apartmanlar için de risk değerlendirmesi yapılması yükümlülüğü mevcut mudur?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş

Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği

İşyerlerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin; çalışanlara, işyerine ve çevresine verebileceği

zararların ve bunlara karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla risk büyüklüğünün tahmin edilmesi ve

riskin kabul edilip edilemeyeceği konusunda karar vermeye yönelik kapsamlı bir çalışma olan risk

değerlendirmesi 6331 sayılı Kanun gereğince en az bir çalışanı bulunan (apartmanlar dahil) tüm işyerleri için

yasal bir zorunluluktur.

Bununla birlikte, 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve

Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliğinde risk değerlendirilmesinin nasıl ve kimler tarafından

gerçekleştirileceği, hangi adımların izleneceği, nasıl dokümante edileceği gibi hususlar ayrıntılı olarak yer

almaktadır.

Bu kapsamda, apartmanlar da dahil çalışanların bulunduğu her çalışma ortamı için risk değerlendirmesi yapılması

gerekmektedir

Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimini verebilecek iş güvenliği uzmanları kimlerdir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 15.05.2013 tarihli ve 28648 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan

Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik

15.05.2013 tarihli ve 28648 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin

Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 13’üncü maddesinde:

“Eğitimi verebilecek kişi ve kuruluşlar

MADDE 13 – (1) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri;

a) İşyerinde görevli iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri tarafından,

b) İşçi, işveren ve kamu görevlileri kuruluşları veya bu kuruluşlarca kurulan eğitim vakıfları ve ortaklaşa oluşturdukları eğitim merkezleri, üniversiteler, kamu kurumlarının eğitim birimleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile Bakanlıkça yetkilendirilmiş eğitim kurumları ve ortak sağlık ve güvenlik birimleri tarafından, eğiticilerin Ek-1’deki eğitim programında yer alan konulara göre uzmanlık alanları dikkate alınarak belirlenmesi kaydıyla verilir.” hükmü yer almaktadır. Buna göre işyerinde çalışanlara verilecek iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin, eğitimlerin verileceği işyerinin çalışanı niteliğinde olan bir iş güvenliği uzmanı tarafından veya işyerinin hizmet aldığı ortak sağlık ve güvenlik biriminin iş güvenliği uzmanı tarafından verilmesi gerekmektedir.


Periyodik kontrol yapmaya yetkili kişiler kimlerdir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 25.04.2013 tarihli ve 28628 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş

Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği

25.04.2013 tarihli ve 28628 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği’nin 4’üncü maddesi, periyodik kontrolleri yapmaya yetkili kişiyi; “Bu Yönetmelikte belirtilen iş ekipmanlarının teknik özelliklerinin gerektirdiği ve EK-III’te yer alan istisnalar saklı kalmak kaydıyla ilgili branşlardan mühendis, tekniker ve yüksek teknikerler” olarak tanımlamaktadır. Yönetmeliğin Ek-III’ünde ise periyodik kontrollere tabi iş ekipmanlarının hangi branşlardaki mühendisler ve teknikerler tarafından yapılacağı belirtilmektedir. Yönetmeliğin periyodik kontrolleri yapmaya yetkili kişilerin bildirimi ile ilgili 13 üncü maddesi 25 Nisan 2014 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir. 

Devlet memurlarının iş güvenliği uzmanlığı yapabilme durumu nasıldır?

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi çalışanlar, Kanun hükümleri gereğince özel sektöre ait işyerlerinde çalışamazlar. Devlet memuru veya kamu görevlisi olup iş güvenliği uzmanlığı sertifikasına sahip olanlar, 6331 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin yedinci fıkrasına istinaden kamu kurum ve kuruluşlarında iş güvenliği uzmanı olarak görev alabilirler.

Özel sektöre ait işyerlerinde 6331 sayılı Kanun uyarınca iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirilmesine ilişkin yürürlük tarihleri nedir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde aşağıdaki hüküm
bulunmaktadır
“MADDE 38 – (1) Bu Kanunun;
a) 6 ve 7 nci maddeleri;
1) 4857 sayılı İş Kanununun mülga 81 inci maddesi kapsamında çalışanlar hariç kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/7/2016 tarihinde,
2) 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/1/2014 tarihinde,
3) Diğer işyerleri için yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra,
b) 9, 31, 33, 34, 35, 36 ve 38 inci maddeleri ile geçici 4, geçici 5, geçici 6, geçici 7 ve geçici 8 inci maddeleri yayımı tarihinde,
c) Diğer maddeleri yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra,
yürürlüğe girer.” Buna göre özel sektör işyerleri için iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli
bulundurma yükümlülüğü;
 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/7/2016 tarihinde,
 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/1/2014 tarihinde,
 Diğer işyerleri için 30/13/2012 tarihinde yürürlüğe girer.

Özel sektöre ait işyerlerinde 6331 sayılı Kanun uyarınca diğer yükümlülüklere ilişkin yürürlük tarihleri nedir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

Aşağıda sıralanan hususlar Kanun kapsamındaki tüm işyerleri için 30.12.2012 tarihinden itibaren yürürlüğe
girmiş bulunmaktadır:
 Çalışma ortamında bulunan risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve
araştırmaların yapılması,
 İş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapılması,
 Acil durumların olumsuz etkilerinden korunmak üzere gerekli ölçüm ve değerlendirmelerin yapılması,
 Acil durum planlarının hazırlanması,
 Çalışanların işyerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak sağlık gözetimine tabi tutulmaları
Çalışanların bilgilendirilmesi,
 Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini almalarının sağlanması, çalışanların görüşlerinin alınması
ve katılımlarının sağlanması,
 Çalışan temsilcisinin görevlendirilmesi,
 Elli ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde iş
sağlığı ve güvenliği kurulunun oluşturulması,
 İş kazaları ve meslek hastalıklarının bildirimi.

Kamu kurumlarının, çalışanları için iş sağlığı ve güvenliği hizmeti sağlama yükümlülüğü var mı?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile getirilmiş olan çalışan tanımıyla; kamu veya özel sektör ayrımı yapılmaksızın çırak ve stajyerler de dahil olmak üzere tüm istihdam edilenler Kanun kapsamına alınmıştır. İşverenin genel yükümlülükleri, Kanunun özellikle 4 üncü maddesinde düzenlenmiş olup diğer maddelerde de işverenler için yükümlülükler bulunmaktadır. Bu bağlamda, Kamu kurumlarındaki çalışanlar için de idarenin, yürürlük tarihlerini dikkate alarak, iş sağlığı ve güvenliği hizmeti sağlama yükümlülüğü mevcuttur.

Kamu kurumlarında, iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirilmesine ilişkin yürürlük tarihleri nedir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu

12.07.2013 tarihli ve 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun ile yapılan değişiklikle birlikte iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri ile ilgili olarak 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu’nun 38 inci maddesinin kamu kurumları için yürürlük tarihleri aşağıda belirtilmiştir:
1. 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında elliden az çalışanı olan kamu kurumları için 01.07.2016 tarihinden itibaren
başlayacaktır.
2. 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında devamlı olarak elli ve daha fazla çalışanı olan kamu kurumları için tehlike sınıfına bakılmaksızın, iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli çalıştırma yükümlülüğü
02.08.2013 tarihinden itibaren başlamıştır.
3. Sayı sınırı olmaksızın kamu kurumlarındaki 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında olmayan diğer çalışanlar için
iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli çalıştırma yükümlülüğü 01.07.2016 tarihinden
itibaren başlayacaktır.

Kamu kurumlarında, 6331 sayılı Kanun uyarınca diğer yükümlülüklere ilişkin yürürlük tarihleri nedir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile getirilmiş olan çalışan tanımıyla; kamu veya özel sektör ayrımı
yapılmaksızın çırak ve stajyerler de dahil olmak üzere tüm istihdam edilenler Kanun kapsamına alınmıştır.
İşverenin genel yükümlülükleri, Kanunun özellikle 4 üncü maddesinde düzenlenmiş olup diğer maddelerde de
işverenler için yükümlülükler bulunmaktadır.
6331 sayılı Kanun; 30.12.2012 tarihinden itibaren bütün işverenlere aşağıda özetlenen yükümlülükleri getirmiştir:
 İşyerinde risk değerlendirmesi yapılması, (Md. 10)
 Acil durum planlarının hazırlanması, yangınla mücadele ve ilk yardım çalışmalarının yapılması, (Md.
11)
 Tahliye planının yapılması, (Md. 12)
 İş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildiriminin yapılması, (Md. 14)
 Sağlık gözetiminin gerçekleştirilmesi, (Md. 15)
 Çalışanların bilgilendirilmesi, (Md. 16)
 Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verilmesi, (Md. 17)
 Çalışan temsilcisinin/temsilcilerinin görevlendirilmesi, (Md. 20) .
 Elli ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde iş
sağlığı ve güvenliği kurulu kurulması, (Md. 22)
 Diğer işverenler ile İSG çalışmalarında koordinasyonun sağlanması, (Md, 23)
Kısaca 6331 sayılı Kanunda geçiş süresi tayin edilen 6 ve 7 inci maddesi dışında belirlenen işveren
yükümlülüklerinin tamamına ve alt düzenlemelerle getirilen yükümlüklere kamu kurumları da uymak zorundadır.

Aynı işverene ait işyerlerinde İSG hizmetlerinin organizasyonu nasıl gerçekleşir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak

yürürlüğe giren İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik,

20.07.2013 tarihli ve 28713 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik

6331 sayılı Kanun’da tanımlanan işyerleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna tescil yapıldığı şekliyle esas alınır. Bu nedenle, SGK tescil numarası farklı her bir birim için tehlike sınıfı ve çalışan sayısı ayrı ayrı belirlenerek 6331 sayılı Kanun’dan doğan yükümlülükler bu birimlerin her biri için yerine getirilmelidir. Bununla birlikte, aynı işyerine bağlı ve aynı SGK sicil numarasına sahip olmak üzere farklı yerlerde alt birimleri olan kurumlar öncelikle işyeri sicil numarasının karşılık geldiği işyeri tehlike sınıfını belirlemeli ve çalışan sayısı hesabında alt birimler de dahil bütün çalışanların toplam sayısını almalıdır. Buna göre, 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik ile 20.07.2013 tarihli ve 28713 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin 12’nci maddeleri uyarınca iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli sayısı belirlenerek görevlendirme yapılır. Tam süreli istihdam gerekmediği hallerde, çalışan sayılarına göre işyerinin ihtiyacını karşılayan sayıda iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli; alt birimlere, merkezden bu hizmeti verebilir veya her bir alt birim kendi bünyesinde de bu kişileri istihdam edebilir.


Risk değerlendirmesi dokümanlarının Bakanlığa bildirimi nasıl gerçekleşir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 29/12/2012 tarih ve 28512 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan İş

Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği

29/12/2012 tarih ve 28512 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi

Yönetmeliği uyarınca gerçekleştirilen risk değerlendirmeleri, söz konusu Yönetmeliğin “Dokümantasyon”

başlıklı 11 nci maddesinde belirtilen hususlara uygun şekilde dokümante edilmelidir.

Diğer taraftan, aynı Yönetmeliğin "Risk değerlendirmesi ekibi" başlıklı 6 ıncı maddesinde yer alan hüküm uyarınca bahsi geçen dokümanın yine aynı maddede sayılan kişilerden oluşan bir ekip tarafından hazırlanmış olması, dokümanın sayfalarının numaralandırılarak, gerçekleştiren kişiler tarafından her sayfasının paraflanıp, son sayfasının imzalanması ve denetimlerde gösterilmek üzere işyerinde saklanması gerekmekte, ayrıca herhangi bir kuruma gönderilmesinde gerek bulunmamaktadır.

İş güvenliği uzmanlarının istihdam biçimleri nelerdir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak

yürürlüğe giren İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na ve 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğe göre bir işyerinde iş güvenliği uzmanı olarak hizmet verecek kişilerin ya o işyerinin çalışanı olması ya da ortak sağlık ve güvenlik birimi çalışanı olarak görevlendirilmesi gerekmektedir. Serbest meslek makbuzu keserek iş güvenliği uzmanlığı yapılamaz.

Kimler mesleki eğitim almalıdır?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 13.07.2013 tarihli ve 28706 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan

Tehlikeli ve Çok Tehlikeli Sınıfta Yer Alan İşlerde Çalıştırılacakların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmelik,

15.05.2013 tarihli ve 28648 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin

Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik

13.07.2013 tarihli ve 28706 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tehlikeli ve Çok Tehlikeli Sınıfta Yer Alan İşlerde Çalıştırılacakların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmeliğin 5’inci maddesinin birinci fıkrasına göre Yönetmeliğin Ek-1’indeki çizelgede yer alan işlerde çalışacakların, işe alınmadan önce, mesleki eğitime tabi tutulmaları ve aynı Yönetmeliğin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belgelerden birisine sahip olmaları zorunludur. Diğer yandan işyerinin tehlike sınıfına bakılmaksızın Yönetmeliğin EK-1’indeki listede sayılan ve yapılacak veya yapılan işin tehlikeli veya çok tehlikeli olarak belirlenmesi, mesleki eğitim alma zorunluluğu için yeterlidir.

Meslek Lisesi mezunlarının mesleki eğitim zorunluluğu olan her işte aynı diploma ile çalışması mümkün müdür?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 13.07.2013 tarihli ve 28706 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan

Tehlikeli ve Çok Tehlikeli İşlerde Çalışanların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmelik

Mesleki eğitim belgesi ait olduğu iş kapsamında geçerli olup, 13.7.2013 tarihli ve 28706 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Tehlikeli ve Çok Tehlikeli İşlerde Çalışanların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmelik” in Ek-1 listesinde mesleki eğitim alma zorunluluğu olan ikinci bir faaliyetin yerine getirilmesi durumunda ilgili faaliyet konusunda mesleki eğitime sahip olmak zorunludur.

Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik’in kapsamı nedir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 16/8/2013 tarih ve 28737 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Gebe

veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 3 üncü maddesinde, çalışan; ‘kendi özel kanunlarındaki statülerine bakılmaksızın kamu veya özel işyerlerinde istihdam edilen gerçek kişiyi ifade eder’ şeklinde tanımlanmıştır. Bununla birlikte, 16/8/2013 tarih ve 28737 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”in kapsamındaki işyerleri, söz konusu Kanun kapsamında kadın çalışan çalıştıran işyerleridir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, sezonluk ya da yabancı uyruklu kadın çalışan gibi sınıflandırmalar gözetmeksizin Kanun ve Yönetmelik hükümleri tüm kadın çalışanlar için uygulanır.

Kamu kurumlarında çalışmakta olan gebe ve emziren çalışanlar için 6331 sayılı Kanun ve “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” hükümlerinin uygulanması nasıl olmalıdır?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 16/8/2013 tarih ve 28737 sayılı

Resmi Gazete’de yayımlanan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk

Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”

16/8/2013 tarih ve 28737 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”in “Uygulamada öncelik” başlıklı 5 inci maddesinde aşağıdaki hükümlere yer verilmiştir:

“MADDE 5 - (1) Bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasında öncelikle çalışanın tabi olduğu ilgili mevzuat

hükümleri dikkate alınır.

(2) 6331 sayılı Kanun kapsamında olup kendi özel mevzuatlarında hüküm bulunmaması halinde çalışanlar

açısından bu Yönetmelik hükümleri uygulanır.

(3) Bu Yönetmeliğin oda ve yurtlarla ilgili dördüncü bölümünde yer alan hükümlerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren çalışanlar için uygulanmasında, 8/12/1987 tarihli ve 19658 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca Açılacak Çocuk Bakımevleri Hakkında Yönetmelik hükümleri saklıdır.

(4) Oda ve yurt açma yükümlülüğü için çalışan sayısı bakımından statü ayrımı yapılmaksızın 6331 sayılı Kanuna tabi bütün çalışanlar hesaba katılır. Ancak bu çalışanların kendi özel mevzuatlarına göre kurulmuş oda, yurt, kreş veya çocuk bakımevinin bulunması halinde söz konusu yükümlülük yerine getirilmiş sayılır.” Söz konusu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında, Yönetmelik hükümleri uygulanırken öncelikle çalışanın tabi olduğu ilgili mevzuat hükümlerinin dikkate alınacağı; kendi özel mevzuatlarında hüküm bulunmaması halinde bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir. Yönetmeliğin tüm hükümleri için ‘Uygulamada öncelik’ maddesi geçerlidir. Bununla birlikte, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda aşağıdaki hususlara yer verilmiştir:

"Günün 24 saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışma saat ve usulünün tesbiti:

Madde 101 – (Değişik: 132/2011-6111/105 md.)

Günün yirmidört saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan Devlet memurlarının çalışma saat ve şekilleri

kurumlarınca düzenlenir.

Ancak, kadın memurlara; tabip raporunda belirtilmesi hâlinde hamileliğin yirmidördüncü haftasından önce ve her

hâlde hamileliğin yirmidördüncü haftasından itibaren ve doğumdan sonraki iki yıl süreyle gece nöbeti ve gece

vardiyası görevi verilemez. Engelli memurlara da isteği dışında gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilemez”.

“Mazeret izni:
Madde 104 – (Değişik: 13/2/2011-6111/106 md.)
A) Kadın memura; doğumdan önce sekiz, doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı hafta süreyle analık izni verilir. Çoğul gebelik durumunda, doğum öncesi sekiz haftalık analık izni süresine iki hafta eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden sekiz hafta öncesine kadar sağlık durumunun çalışmaya uygun olduğunu tabip raporuyla belgeleyen kadın memur, isteği hâlinde doğumdan önceki üç haftaya kadar kurumunda çalışabilir. Bu durumda, doğum öncesinde bu rapora dayanarak fiilen çalıştığı süreler doğum sonrası analık izni süresine eklenir. Doğumun erken gerçekleşmesi sebebiyle, doğum öncesi analık izninin kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine ilave edilir. Doğumda veya doğum sonrasında analık izni kullanılırken annenin ölümü hâlinde, isteği üzerine memur olan babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilir.
B) Memura, eşinin doğum yapması hâlinde, isteği üzerine on gün babalık izni; kendisinin veya çocuğunun
evlenmesi ya da eşinin, çocuğunun, kendisinin veya eşinin ana, baba ve kardeşinin ölümü hâllerinde isteği üzerine
yedi gün izin verilir.
C) (A) ve (B) fıkralarında belirtilen hâller dışında, merkezde atamaya yetkili amir, ilde vali, ilçede kaymakam ve yurt dışında diplomatik misyon şefi tarafından, birim amirinin muvafakati ile bir yıl içinde toptan veya bölümler hâlinde, mazeretleri sebebiyle memurlara on gün izin verilebilir. Zaruret hâlinde öğretmenler hariç olmak üzere, aynı usûlle on gün daha mazeret izni verilebilir. Bu takdirde, ikinci kez verilen bu izin, yıllık izinden düşülür.
D) Kadın memura, çocuğunu emzirmesi için doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı
ayda günde üç saat, ikinci altı ayda günde birbuçuk saat süt izni verilir. Süt izninin hangi saatler arasında ve
günde kaç kez kullanılacağı hususunda, kadın memurun tercihi esastır.
E) Yıllık izin ve mazeret izinleri sırasında fiili çalışmaya bağlı her türlü ödemeler hariç malî haklar ile sosyal
yardımlara dokunulmaz."
Görüldüğü üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamındaki gebe ve emziren kadın çalışanlar hakkında
bu Kanunda özel hükümler bulunmaktadır.
Ancak, 657 sayılı Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrası "Günün yirmi dört saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan Devlet memurlarının çalışma saat ve şekilleri kurumlarınca düzenlenir." hükmü ile kurumların kendi iç düzenlemelerini yapabilecekleri düzenlenmiş olup, bu iç düzenlemeler Yönetmeliğin 5 inci maddesinde bahsi geçen mevzuat düzenlemesi olarak kabul edilemez. Kurumlar yapacakları iç düzenlemeyi başta 657 sayılı Kanun hükümleri olmak üzere ve bu Kanun kapsamındaki personeli de kapsayan ve bu hususları düzenleyen başka emredici mevzuat varsa bu mevzuat çerçevesinde yapacaklardır. Dolayısıyla gebe ve emziren kadın çalışanı bulunan kurumların 101 inci madde kapsamında yapacakları çalışma şekil ve saatleri düzenlemeleri öncelikle 657 sayılı Kanunda açıkça düzenlenen hükümlere aykırı olmayacak bu Kanunda bulunmayan hükümler açısından ise tüm çalışanları kapsayan 6331 sayılı Kanun ile “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” hükümlerine aykırı olmayacaktır.  Sonuç olarak, 657 sayılı Kanun kapsamındaki çalışanlar için öncelikle bu Kanun hükümlerinin uygulanması, burada hüküm bulunmaması halinde ise 6331 sayılı Kanun ile “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma
Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” hükümleri uygulanır.

Gebe ve emziren çalışanların günde en fazla çalıştırılabileceği süreler hususunda 6331 sayılı Kanun ve “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” hükümleri uygulanması hususu nasıl olm

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu, 16/8/2013 tarih ve 28737 sayılı Resmi

Gazete’de yayımlanan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım

Yurtlarına Dair Yönetmelik

16/8/2013 tarih ve 28737 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”in çalışma saatleri ile ilgili 9 uncu maddesinde “Gebe veya emziren çalışan günde yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz” ifadesi yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 66 ncı maddesine göre, çocuk emziren kadın çalışanların çocuklarına süt vermeleri için belirtilecek süreler, günlük çalışma süresinden sayılan haller arasında yer almaktadır. Bahsi geçen mevzuat hükümleri uyarınca, gebe veya emziren çalışan günde en fazla 7,5 saat çalıştırılır, emziren çalışanın 1,5 saatlik süt izni çalışma süresinden sayılır ve bu nedenle çalışanın günlük fiili çalışma süresi süt izni düşüldükten sonra 6 saati geçemez.


Emziren çalışanlar için süt izninin kullanılmasında, “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” hükümlerinin uygulanması nasıl olmalıdır?

4857 sayılı İş Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 16/8/2013 tarih ve 28737 sayılı Resmi

Gazete’de yayımlanan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım

Yurtlarına Dair Yönetmelik”

Çalışanın tabi olduğu mevzuat hükümleri saklı kaymak kaydıyla analık ve süt izninde 22/5/2003 tarihli ve 4857

sayılı İş Kanununun 74 üncü maddesi hükümleri uygulanacaktır. Buna göre, aynı maddenin son fıkrasında

belirtildiği üzere bir yaşından küçük çocuklarını emziren çalışanlar, süt izni süresinin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanacağını çalışanın kendisince belirleyebileceğine ilişkin açık hüküm bulunduğundan söz

konusu duruma ilişkin değerlendirme çalışan tarafından yapılır.

“Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” uyarınca işverenlerin kreşler ile yaptığı sözleşmelerin Bakanlığa bildirilmesi hususu nasıl gerçekleşir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 16/8/2013 tarih ve 28737 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Gebe

veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”

16/8/2013 tarih ve 28737 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik’te sadece işyerinde oda veya yurt açan işverenin bildirimde bulunması hüküm altına alınmış, bu kapsamda yapılan sözleşmelerin Bakanlığımız birimlerine bildirimine gerek olmadığı belirtilmiştir. Ancak ilgili belgelerin denetimlerde gerek duyulması halinde incelenmek üzere kayıt altına alınması gerekmektedir. 

“Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” uyarınca toplam kadın çalışan sayısının hesabında büyükşehirlerde belediye mücavir alanları ilçe belediyeleri midir?

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu, 16/8/2013 tarih ve 28737 sayılı Resmi

Gazete’de yayımlanan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım

Yurtlarına Dair Yönetmelik”


16.08.2013 tarihli ve 28737sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik’in 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrası “Oda ve yurt açma yükümlülüğünün belirlenmesinde, işverenin belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan tüm işyerlerindeki kadın çalışanların toplam sayısı dikkate alınır.” şeklindedir. Bununla birlikte, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde;
“a) Büyükşehir belediyesi: Sınırları il mülki sınırı olan ve sınırları içerisindeki ilçe belediyeleri arasında koordinasyonu sağlayan; idarî ve malî özerkliğe sahip olarak kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları yerine getiren, yetkileri kullanan; karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişisini,
c) İlçe belediyesi: Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçe belediyesini” ifade ettiği hüküm altına alınmıştır. Söz konusu Kanunun “Büyükşehir belediyesinin sınırları” başlıklı 5 inci maddesinde ise; "Büyükşehir belediyelerinin sınırları, il mülki sınırlarıdır. İlçe belediyelerinin sınırları, bu ilçelerin mülki sınırlarıdır.” ile “Büyükşehir belediyelerinin sınırları, adını aldıkları büyükşehirlerin belediye sınırlarıdır. İlçe belediyelerinin sınırları, bu ilçelerin, büyükşehir belediyesi içinde kalan kısımlarının sınırlarıdır.” hükmünü haizdir.
Diğer yandan, 5393 sayılı Belediye Kanununun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde ise;
“a) Belediye: Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisini,”
şeklinde ifade edilmektedir.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri birlikte incelendiğinde belediye ve büyükşehir belediyesine ilişkin alanların ayrı Kanunlarla düzenlendiği dolayısı ile farklı kavramlar olduğu görülmektedir. Diğer taraftan, 5216 sayılı Kanunundaki “Büyükşehir belediyesi” ve “İlçe belediyesi” tanımları ile sınırları düzenleyen 5 inci madde hükmü ile de büyükşehirlerdeki ilçe belediyelerinin sınırları “bu ilçelerin, büyükşehir belediyesi içinde kalan kısımlarının sınırları” olarak düzenlenmiştir. Yani büyükşehir ilçe belediyeleri, büyükşehir belediyesi sınırları içinde ancak sınırları belirli ayrı idari yapılardır.
“Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”in 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında “belediye ve mücavir alan sınırları içinde” ifadesi kullanılmış olup, büyükşehir belediyesi sınırları şeklinde bir ibareye yer verilmemiştir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında büyükşehir belediyesi statüsündeki illerde, ilçe belediye sınırlarının esas alınması gerekir.

Çalıştığım işyerinde aynı zamanda iş güvenliği uzmanı olarak da çalışabilir miyim?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik

29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki,

Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik’in “İş güvenliği uzmanı görevlendirme yükümlülüğü” başlıklı 5

inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde;

“MADDE 5 – (1) ……

a) (Değişik:RG-11/10/2013-28792) Çalışanları arasından 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (f) bendindeki niteliklere sahip çalışanı, işyerinin tehlike sınıfı ve çalışan sayısını dikkate alarak iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirir.” hükmü yer almaktadır. Buna göre, söz konusu Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde açıklanan niteliğe sahip olunması halinde, işyerinde sürdürülen asli görevin yanı sıra iş güvenliği uzmanlığı hizmeti için de sözleşme yapılabilir.


İşletmelerin (az tehlikeli sınıfta yer alan) iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri bedeline ilişkin Devlet desteği sağlanması nasıl gerçekleşir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 24/12/2013 tarihli ve 28861 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak

yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik

24/12/2013 tarihli ve 28861 sayılı Resmi Gazete’de, kamu kurum ve kuruluşları hariç olmak üzere ondan az çalışanı bulunanlardan, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerine, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesi için sağlanacak desteğin usul ve esaslarının belirlendiği, İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik, yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Yönetmelik az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerini kapsamamakta olup, 6331 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile bu konu hususunda bir düzenleme yapılması ise Bakanlar Kurulu uhdesine bırakılmıştır.

İşletmelere devlet desteği nasıl sağlanacak, bildirimler ne zaman ve nasıl yapılmalıdır?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu,

24/12/2013 tarihli ve 28861 sayılı Resmi Gazete’de İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 7 inci maddesi iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin desteklenmesine yönelik usul ve esasları belirtmektedir. Bu madde doğrultusunda 28861 sayılı ve 24/12/2013 tarihli Resmi Gazete’de İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik yayımlamıştır. Bu Yönetmelik hükümleri doğrultusunda 1/1/2014 tarihinden itibaren 10’dan az çalışanı olan ve tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından devlet desteği sağlanacaktır. İşverenlerin bu destekten faydalanmasında işverenin 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında Türkiye genelinde tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalıştırılan toplam sigortalı sayısı esas alınacaktır. İşyerlerinin bu destekten faydalanması için İSG-KATİP sistemine kayıtlı onaylanmış ve devam eden iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin verilmesine ilişkin, hizmet sunucusu ile yapılmış bir sözleşmesinin olması şarttır. Bu destek, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için sağlanacak iş sağlığı ve güvenliği hizmet bedelinin sigortalı başına günlük miktarı 16 yaşından büyük sigortalılar için belirlenen prime esas kazanç alt sınırının günlük tutarının sırasıyla %1,4 ve %1,6’sı kadar olacaktır. Destek kapsamında iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği kapsamında hizmet sunucularından alınabilecektir.

İşyerinin tehlike sınıfı nasıl belirlenir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı (Değ. 4/2/2014 - 28903) Resmi

Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği

İşyeri SGK sicil numarasının ilk 2, 3, 4 ve 5. rakamı işyeri faaliyet kodunu / işkolu kodunu göstermektedir. 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı (Değ. 4/2/2014 - 28903) Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde dörtlü kodlara karşılık gelen bu kod içeriğine göre bir veya daha fazla altılı koda ayrıştırılmıştır. Tescilin doğru olduğu dörtlü kodlar için tehlike sınıfı, işyerinin esas faaliyetini tanımlayan, tescil kodu /iş kolu kodunun altındaki altılı faaliyet kodunun karşısındaki tehlike sınıfıdır. Dörtlü tescil kodu/iş kolu kodunun esas işe karşılık gelmediği durumlarda SGK İl Müdürlükleri veya Sosyal Güvenlik Merkezlerine başvurarak tescilin değiştirilip NACE Altılı Faaliyet kodunun yeniden seçilmesi gerekmektedir.


Apartmanlar için tehlike sınıfının belirlenmesi nasıl gerçekleşir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı (Değ. 4/2/2014 - 28903) Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği.

İşyeri SGK sicil numarasının ilk 2, 3, 4 ve 5. rakamı işyeri faaliyet kodunu / işkolu kodunu göstermektedir. 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı (Değ. 4/2/2014 - 28903) Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde dörtlü kodlara karşılık gelen bu kod içeriğine göre bir veya daha fazla altılı koda ayrıştırılmıştır. Tescilin doğru olduğu dörtlü kodlar için tehlike sınıfı, işyerinin esas faaliyetini tanımlayan, tescil kodu /iş kolu kodunun altındaki altılı faaliyet kodunun karşısındaki tehlike sınıfıdır. Apartman/site yönetimleri, 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı (Değ. 4/2/2014 - 28903) Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde “68.32: Bir ücret veya sözleşme temeline dayalı olarak gayrimenkulün yönetilmesi” altında değerlendirilmekte ve NACE Altılı Faaliyet kodu “68.32.02: Bir ücret veya sözleşmeye dayalı olarak yapılan gayrimenkul yönetimi faaliyetleri (Site yöneticiliği, mobil ev alanlarının, müşterek mülkiyetli konutların, devre mülklerin, ikamet amaçlı olmayan mülklerin, vb. yönetimi)” veya site yönetimleri için "68.32.04: Bir ücret veya sözleşmeye dayalı olarak yapılan apartman yöneticiliği)" şeklindedir. Apartman / site yönetimine bağlı çalışanların faaliyetinin tehlike sınıfının işyerinin esas faaliyetinin tehlike sınıfından farklı olması halinde işveren İSG hizmetleri ile ilgili yükümlülüklerini esas faaliyetine ait tehlike sınıfına göre yerine getirir. Ancak Yönetime bağlı yürütülen faaliyetler içinde esas işin tehlike sınıfından yüksek tehlike sınıfında yer alan faaliyetler için işveren her türlü önlemi almakla yükümlüdür. Dörtlü tescil kodu/iş kolu kodunun esas işe karşılık gelmediği durumlarda SGK İl Müdürlükleri veya Sosyal Güvenlik Merkezlerine başvurarak tescilin değiştirilip NACE Altılı Faaliyet kodunun yeniden seçilmesi gerekmektedir. 

İşyerlerinin tescil değişikliği nasıl yapılır?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı (Değ. 4/2/2014 - 28903) Resmi

Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği

İSG hizmetleri ile ilgili sözleşmelerin yapıldığı İş Sağlığı ve Güvenliği Kayıt, Takip ve İzleme Programı (İSGKATİP)’nda

işyeri bilgileri SGK’dan alındığından söz konusu bilgileri SGK değiştirebilmektedir. Bu nedenle

tescil değişikliği için bağlı bulunulan SGK İl Müdürlüğü Tescil Birimlerine başvurulması gerekmektedir.

İşyeri faaliyetinin hangi altılı NACE koduna karşılık geldiği nasıl bulunur?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı (Değ. 4/2/2014 - 28903) Resmi

Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği 

İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde NACE Rev.2 Altılı Ekonomik Faaliyet

Sınıflaması kullanılmıştır. Tebliğde ve / veya sınıflamada işyerinin faaliyeti bulunamıyor ise sınıflamada yetkili

kurum olan Türkiye İstatistik Kurumuna (TUİK) başvurulması gerekmektedir.

İşyeri tescil kodunun İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği’nde bulunmadığı durumlarda işyerinin tehlike sınıfının belirlenmesi nasıl gerçekleşir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı (Değ. 4/2/2014 - 28903) Resmi

Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği 

İşyerinin (minimum) 23 haneli olan SGK Sicil Numarasının ilk 2.3.4. ve 5 karakterleri iş kolu kodu/faaliyet kodu/

tescil kodu olarak isimlendirilir. Bu 4 haneli kod işyerinin esas faaliyetini tanımlamaktadır. Bazı iş kolu

kodu/faaliyet kodu/ tescil kodlarının İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde karşılığı

bulunmamaktadır. Bu kodlar için aşağıdaki tabloya göre önce doğru 4 lü kod seçilmeli, sonra seçilen 4 lü iş kolu

kodunun altında yazılmış faaliyetlerden yapılan işi en iyi tanımlayan altılı kod seçilmelidir. Seçilen kod, 6 lı

NACE kodu; karşısında yazan tehlike sınıfı da işyerinin tehlike sınıfıdır. 

İSG hizmetleri ile ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmesinde asıl işveren-alt işveren ilişkisi nasıl olmalıdır?

4857 sayılı İş Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

4857 sayılı İş Kanunun Tanımlar Başlıklı 2. Maddesinin yedinci fıkrasında “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü
mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile
teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren
ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş
sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile
birlikte sorumludur.” şeklinde asıl işveren – ait işveren ilişkisi tanımlanmıştır.
Alt işverenlik hizmeti alan asıl işveren, kendi işyeri ve çalışanları için 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
kapsamındaki tüm yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. Benzer şekilde alt işverenler de çalışanlarının
hizmet sundukları işyerinin görev yaptıkları bölümlerine özgü risk değerlendirmesi çalışmaları da dahil olmak
üzere, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi, çalışanlarına iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sağlanması gibi birçok
konudan yükümlüdür. Sonuç olarak; asıl işverenin alt işveren çalıştırdığı işyerlerinde müteselsilen sorumlu olması
nedeniyle, ilgili hususlara dikkat etmesi ve alt işverenleri arasında iş sağlığı ve güvenliği konusunda
koordinasyonu sağlaması gerekmektedir.

Elle taşıma işlerinde minimum taşınacak yük miktarı nedir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 11/2/2004 tarih ve 25370 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Elle

Taşıma İşleri Yönetmeliği, 29/12/2012 ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Risk

Değerlendirme Yönetmeliği


Elle taşıma işlerinden kaynaklanabilecek sağlık ve güvenlik riskleri, 11/2/2004 tarih ve 25370 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan Elle Taşıma İşleri Yönetmeliğinde ele alınmaktadır. İlgili Yönetmelikte elle taşınabilecek
yükün büyüklüğü, ağırlığı, şekli vb. özellikleri belirtilmemekle birlikte aynı Yönetmeliğin ekinde yer alan bütün
hususlar ve yükün özellikleri de göz önünde bulundurularak, yapılan işteki sağlık ve güvenlik koşullarının
değerlendirilmesi ve bu değerlendirme neticesinde uygun önlemlerin alınması hükme bağlanmıştır.
Yapılan her işin ve o işi yapan her çalışanın maruz kalabileceği ergonomik tehlikelerin değişiklik göstermesi
sebebiyle işverenin çalışanlarının elle taşıyabileceği yükleri belirlerken mevcut ya da muhtemel riskleri,
29/12/2012 ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirme
Yönetmeliği kapsamında değerlendirmesi uygun olacaktır. Mevcut yönetmeliklerde bir çalışanın azami
taşıyabileceği yükle ilgili bir ağırlık belirtilmediği için işverenler, yükün uygun yöntemlerle özellikle mekanik
sistemler kullanılarak taşınmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak ve yükün elle taşınmasının kaçınılmaz
olduğu durumlarda, elle taşımadan kaynaklanan riski azaltmak için uygun yöntemler kullanılmasını sağlamakla
yükümlüdür.

Geçici veya belirli süreli işlerde çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri nasıl verilir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 15/05/2013 tarih ve 28648 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan

Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, 23.08.2013 tarihli ve

28744 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Geçici veya Belirli Süreli İşlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkında

Yönetmelik

23.08.2013 tarihli ve 28744 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Geçici veya Belirli Süreli İşlerde İş Sağlığı ve

Güvenliği Hakkında Yönetmelik” in 6 ve 7 nci maddelerinde;

“Çalışanların bilgilendirilmesi

MADDE 6 – (1) İşveren, belirli süreli işlerde veya geçici süreli iş ilişkilerinde 6331 sayılı Kanunun 16 ncı

maddesinde belirtilen bilgilendirme yükümlülüğü saklı kalmak kaydı ile çalışanlara;

a) İşe başlamadan önce yapacakları işin ne olduğu ve bu işte karşılaşacakları riskler hakkında gerekli

bilgilerin verilmesini sağlar.

b) Özellikle yapılacak işin gerektirdiği mesleki bilgi, yetenek, tecrübe ve gerekli sağlık gözetiminin neler

olduğu konusunda bilgi verilmesini sağlar. Ayrıca iş nedeniyle ortaya çıkabilecek ilave özel riskler açıkça

belirtilir.

Eğitim

MADDE 7 – (1) 6331 sayılı Kanunun 17 nci maddesi hükmü ile birlikte işveren, belirli süreli veya geçici

süreli iş sözleşmeleri ile istihdam edeceği çalışanların bilgi ve tecrübelerini de dikkate alarak, yapacakları işin

niteliğine uygun yeterli eğitim almalarını sağlar.”

hükmü yer almaktadır. Ayrıca; 15/05/2013 tarih ve 28648 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Çalışanların İş

Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik"in 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında

işverenin, çalışan fiilen çalışmaya başlamadan önce, çalışanın yapacağı iş ve işyerine özgü riskler ile korunma

tedbirlerini içeren konularda öncelikli olarak eğitilmesini sağlayacağı ve yine aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesinde eğitimlerde geçen sürenin çalışma süresinden sayılacağı hüküm altına alınmıştır.

Yukarıda bahsi geçen mevzuat hükümleri doğrultusunda; eğitimlerin işe başlamadan önce verilmesi gerektiği ve

çalışma yerinden farklı bir yerde verilebileceği, eğitim sürelerinin çalışma süresinden sayılacağı ve bu süreçte de

çalışanların sosyal güvencelerinin sağlanması gerekmektedir.

İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğine göre çok tehlikeli sınıfta yer alan bir işyerinde A sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanının yanı sıra B sınıfı veya C sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı çalıştırmaya veya görev

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik, 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı (Değ. 4/2/2014 - 28903) Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği

29/12/2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olan İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki,
Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin 12’nci maddesinin dördüncü fıkrasında:
“(4) Çok tehlikeli sınıfta yer alan (Değişik ibare:RG-11/10/2013-28792) 1000 ve daha fazla çalışanı olan işyerlerinde her (Değişik ibare:RG-11/10/2013-28792) 1000 çalışan için tam gün çalışacak en az bir iş güvenliği uzmanı görevlendirilir. Çalışan sayısının (Değişik ibare:RG-11/10/2013-28792) 1000 sayısının tam katlarından fazla olması durumunda geriye kalan çalışan sayısı göz önünde bulundurularak birinci fıkrada belirtilen kriterlere uygun yeteri kadar iş güvenliği uzmanı ek olarak görevlendirilir.” hükmü yer almaktadır. Buna göre toplam çalışan sayısı üzerinden yeterli sayıda A sınıfı sertifika sahibi iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesi yeterli olmakla birlikte işverenler istemeleri halinde yetkili sertifikaya sahip istedikleri sayıda iş güvenliği uzmanını da görevlendirebilirler. Bu durumda, görevlendirme işlemleri yine İSG-Katip sistemi üzerinden yapılmalıdır.

Diğer sağlık personeli olarak çalışacaklara ilişkin sertifika şartı aranır mı?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 20/7/2013 tarihli ve 28713 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak

yürürlüğe giren İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik

İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik’in geçici 2 nci maddesi ile diğer sağlık personeli olarak görevlendirilecek uygun niteliğe haiz kişilerde 1/1/2015 tarihine kadar Yönetmeliğin EK-4’ünde yer alan örneğe uygun belgeye sahip olma şartı aranmamakta, ancak bu kişilerin 1/1/2016 tarihine kadar söz konusu belgeye sahip olması zorunluluğu getirilmektedir. Bununla birlikte 1/1/2015 tarihinden sonra görevlendirileceklerde EK-4’te yer alan örneğe uygun belgeye sahip olma şartı aranmaktadır. 

Ölçüm laboratuvarı kurmak için nereye başvurmak gerekir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 20.08.2013 tarihli ve 28741 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak

yürürlüğe giren İş Hijyeni Ölçüm, Test ve Analizi Yapan Laboratuvarlar Hakkında Yönetmelik

20.08.2013 tarihli ve 28741 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Hijyeni Ölçüm, Test ve Analizi Yapan Laboratuvarlar Hakkında Yönetmelik ile; iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı kapsamında çalışma ortamındaki kişisel maruziyetlere veya çalışma ortamına yönelik fiziksel, kimyasal ve biyolojik etkenlerle ilgili iş hijyeni ölçüm, test ve analizleri yapacak özel veya kamuya ait kurum ve kuruluş laboratuvarlarının yetkilendirilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Söz konusu Yönetmeliğin “Laboratuvarın yükümlülükleri” başlıklı 6 ncı maddesinde; “işyerinde iş hijyeni ölçüm, test ve analizlerinin, Yönetmeliğin 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen istisnalar hariç, bu konuda ön yeterlik veya yeterlik belgesine sahip laboratuvar tarafından yapılacağı” hükmü yer almaktadır. Ayrıca Yönetmeliğin “Başvuru ve Belgelendirme ile İlgili Usul ve Esaslar” başlıklı dördüncü bölümünde başvuru ve belgelendirmeye ilişkin süreç açıklanmış olup Yönetmeliğin Ek-2’sinde başvuru dilekçesi örneği de bulunmaktadır. Söz konusu Yönetmeliğin “Başvuru dosyası” başlıklı 18 inci maddesinin birinci fıkrasına göre, yeterlik belgesi veya ön yeterlik belgesi almak isteyen laboratuvarlar, Ek-2’de örneği verilen dilekçe ile Genel Müdürlüğe (İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü Müdürlüğüne) başvurur.

Kamu çalışanları için iş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimi nasıl yapılır?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

6331 sayılı Kanun'un "İş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimi" başlıklı 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; “İşveren, iş kazalarını kazadan sonraki üç iş günü içinde, sağlık hizmeti sunucuları veya işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını, öğrendiği tarihten itibaren üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirimde bulunur.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm kapsamında, kamu çalışanları için yapılacak bildirimlere yönelik henüz elektronik bir sistem oluşturulmadığından, bildirimlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna yazılı olarak yapılması gerekmekte olup söz konusu sistemin kurulmasına ilişkin çalışmalar da sürdürülmektedir. 

6331 sayılı Kanun kapsamındaki sağlık raporları nereden alınabilir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 20/7/2013 tarihli ve 28713 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak

yürürlüğe giren İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında

Yönetmelik

20/07/2013 tarih ve 28713 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin geçici 3 üncü maddesinde; kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan tüm işyerlerinde, iş sağlığı ve güvenliği yönünden özellikli rapor niteliğinde olan işe giriş ve periyodik sağlık muayenelerinin aynı 6331 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce olduğu gibi kamu sağlık hizmeti sunucuları (sağlık ocakları, hastaneler, vb.) tarafından düzenlenebileceği hüküm altında alınmıştır. İşyeri söz konusu kapsamda ise çalışanların sağlık raporlarının, kamu sağlık hizmeti sunucularından alınabilmesi, eğer işyeri bu kapsamda değilse; bu raporların işyerinde görevli işyeri hekimi veya hizmet alınan ortak sağlık ve güvenlik biriminden veya toplum sağlığı merkezinden alınabilmesi mümkündür.


Çırak ve stajyerlere iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmesi gerekiyor mu?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 15.05.2013 tarihli ve 28648 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan

Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerlerde dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanmaktadır. Söz konusu Kanun ile çırak ve stajyerlerin kapsama dâhil edilerek mesleki risklerden korunmaları ve sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmaları güvence altına alınmıştır.  15 Mayıs 2013 tarih ve 28648 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde bu eğitimlerin kimler tarafından verilebileceği belirtilmektedir. Stajyerlerin mesleki eğitim görecekleri işyerlerinin işverenleri bu eğitimleri bağlı bulundukları meslek odalarından veya işçi, işveren ve kamu görevlileri kuruluşları veya bu kuruluşlarca kurulan eğitim vakıfları ve ortaklaşa oluşturdukları eğitim merkezleri, üniversiteler, kamu kurumlarının eğitim birimleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile Bakanlıkça yetkilendirilmiş eğitim kurumları ve ortak sağlık ve güvenlik birimleri bünyesinden sağlayabilirler. 

İşyerinde yangın çıkış kapıları nasıl olmalıdır?

07/11/2007 tarihli ve 2007/12937 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Binaların Yangından

Korunması Hakkında Yönetmelik, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 17.07.2013 tarih ve 28710 sayılı

Resmî Gazete’de yayımlanan İşyeri Bina ve Eklentilerinde Alınacak Sağlık ve Güvenlik Önlemlerine İlişkin

Yönetmelik

İşyeri bina ve eklentilerinde uygulanacak asgari sağlık ve güvenlik şartlarının belirlenmesinde temel amaç herhangi bir tehlike durumunda, bütün çalışanların işyerini derhal ve güvenli bir şekilde terk etmelerini sağlamaktır. 17 Temmuz 2013 tarihli ve 28710 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İşyeri Bina ve Eklentilerinde Alınacak Sağlık ve Güvenlik Önlemlerine İlişkin Yönetmeliğin Ek-1 İşyeri Bina ve Eklentilerinde Uygulanacak Asgari Sağlık Ve Güvenlik Şartları kısmının 10 uncu maddesinin (ç) bendinde “Acil çıkış kapılarının, acil durumlarda çalışanların hemen ve kolayca açabilecekleri şekilde olması sağlanır. Bu kapılar dışarıya doğru açılır. Acil çıkış kapısı olarak raylı veya döner kapılar kullanılmaz.” ve (d) bendinde “Acil çıkış yolları ve kapıları ile buralara açılan yol ve kapılarda çıkışı zorlaştıracak hiçbir engel bulunmaması, acil çıkış kapılarının kilitli veya bağlı olmaması sağlanır.” ifadeleri yer almaktadır. Ayrıca söz konusu yönetmelikte 07/11/2007 tarihli ve 2007/12937 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olması gerektiği ifade edilmektedir. 

Kişisel Koruyucu Donanımların Belgelendirilmesi İşlemleri nasıl gerçekleşmektedir?

4703 Sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun, 29.11.2006 tarih ve 26361 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği, , 11.03.2012 tarih ve 28230 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kişisel Koruyucu Donanımların Kategorizasyon Rehberine Dair Tebliğ Kişisel Koruyucu Donanımların belgelendirilme prosedürü KKD’lerin kategorilerine göre değişiklik göstermektedir.

 KATEGORİ I: BASİT YAPIDAKİ KKD’ LER

Üretici; ürünün temel sağlık ve güvenlik gereklerine uygunluğunu sağlamalı, teknik dosya hazırlamalı AT Uygunluk Beyanı düzenleyerek CE işaretini iliştirmelidir.

 KATEGORİ II: KATEGORİ I VE II DIŞINDA KALAN KKD’ LER

Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliğinin 9 uncu maddesinde belirtildiği üzere CE İşareti iliştirilebilmesi için

AT Tip İncelemesi gerekir.

Bu durumda; üretici teknik dosya hazırlar, onaylanmış kuruluş AT tip inceleme belgesi düzenler ve üretici AT Uygunluk Beyanı düzenleyerek ürüne CE işareti iliştirir

 KATEGORİ III: KARMAŞIK YAPIDAKİ KKD’ LER

Üretici teknik dosya hazırlar, Onaylanmış Kuruluş AT tip inceleme belgesi düzenler ve Onaylanmış Kuruluş tarafından yılda bir yapılacak denetimlere ilişkin “Nihai Ürün için Avrupa Topluluğu Kalite Kontrolü” veya “Üretimde Avrupa Topluluğu Kalite Kontrol Sistemi” prosedürlerinden birini seçer. (89/686/EEC – 11A & 11B) Üretici AT Uygunluk Beyanı hazırlayarak ürüne CE işareti iliştirir. İmalatçı homojen bir üretimin sağlanması için gerekli bütün önlemleri alır.

Kişisel koruyucu donanımların işyerlerinde kullanımında önemli hususlar nelerdir?

02.07.2013 tarih ve 28695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde

Kullanılması Hakkında Yönetmelik, 29.11.2006 tarih ve 26361 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kişisel

Koruyucu Donanım Yönetmeliği

Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik 6331 sayılı İş Kanunun 30 uncu

maddesi ve 89/656/EEC sayılı Direktif esas alınarak hazırlanmış olup sanayiden sayılan ve İş Kanunu kapsamına

giren işyerlerinde uygulanmaktadır.

İşyerlerinde belirlenen risklerin alınan teknik önlemler, toplu koruma uygulamaları, iş organizasyonu veya

çalışma yöntemleri ile önlenememesi ya da azaltılamaması durumunda kişisel koruyucu donanımlar

kullanılacaktır. İşyerlerinde kullanılan kişisel koruyucu donanımların KKD Yönetmeliğine uygun olarak tasarlanmış ve üretilmiş olması gerekmektedir.

 İşveren işyerindeki muhtemel riskleri değerlendirmeli, kişisel koruyucu donanımları kullanacak kişiye,

söz konusu risklere ve kullanılacağı koşullara göre seçmeli ve seçtiği KKD’nin güvenli ürün olmasına

yani CE işareti taşımasına, Türkçe kullanım kılavuzu bulunmasına dikkat etmeli ve kişisel koruyucu

donanımları ücretsiz olarak vermelidir. Kişisel koruyucu donanımları hangi risklere karşı kullanacağı

konusunda çalışanı bilgilendirmeli ve KKD’nin kullanımı konusunda uygulamalı olarak eğitim verilmesini

sağlamalıdır.

 Çalışanlar ise işveren tarafından verilen eğitim ve talimatlar doğrultusunda kişisel koruyucu donanımları

doğru kullanmak ve muhafaza etmekle sorumludur. 

Kişisel Koruyucu Donanım Türleri nelerdir?

29.11.2006 tarih ve 26361 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği, ,

11.03.2012 tarih ve 28230 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kişisel Koruyucu Donanımların Kategorizasyon

Rehberine Dair Tebliğ

2 Temmuz 2013 tarihli ve 28695 sayılı Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmeliği Ek 3’ünde KKD’lerin kullanılması gerekli olabileceği işler ve sektörler ve Ek 2De kullanılacak KKD’lerin listesi yer almaktadır. Aşağıda sektörlerde kullanılan KKD türlerine göre örnekler verilmektedir. Baş koruyucuları: Plastik iç destekli başlık, baret, yangın başlığı, bisikletçi kaskı, kepler, boneler, siperlikli veya siperliksiz saç fileleri Kulak koruyucuları: Kulak içine ve dışına takılan tüm koruyucular, kulak tıkaçları, manşonlu kulaklıklar, baretlerle birlikte takılan kulaklıklar ve benzeri cihazlar

Göz Koruyucular: Güneş gözlüğü, taşlama gözlüğü, kaynak gözlüğü, asit gözlüğü

Yüzü kısmen veya tamamen koruyucu donanımlar: Kaynakçı siperi, yüz siperleri

Solunum sistemi koruyucuları: Toz maskesi, gaz maskesi, hava beslemeli gaz maskeleri, gaz maskesi filtreleri

El ve kol koruyucuları: Eldivenler, parmaksız eldivenler, parmakları birleşik eldivenler, sadece parmakları veya

avuç içini koruyan giysiler dâhil eli veya elin bir kısmını koruyan tüm koruyucular

Ayak ve bacak koruyucuları: Çelik burunlu ve tabanlı ayakkabılar, dizlik, tozluk, çizme

Koruyucu giysiler: Reflektif yelek, biyolojik/kimyasal risklere karşı koruyucu tulum, ısıya dayanıklı tulum, asit

ve kimyasal önlüğü, dalgıç elbiseleri ve su kayağı için koruyucu giysiler vb. spor aktiviteleri için kullanılan koruyucu giysiler

Yüksekten düşmeye karşı koruyucular: Emniyet kuşağı, emniyet kemerleri bacak bantları, tam vücut emniyet kemerleri, bel tipi emniyet kemerleri, mesleki kullanım için ucu kancalı halat (lanyard), seyyar düşme engelleyicileri, karabinalar, enerji soğurucular, bağlayıcılar, bağlama noktaları vs.

Boğulmayı önleyici donanımlar: Boğulmayı önlemek üzere tasarlanıp üretilmiş can yelekleri, su üstünde tutmaya yardımcı donanımı içeren yüzme giysileri, yüzme kollukları

Kişisel koruyucu donanımların taşıması gereken özellikler nelerdir?

29.11.2006 tarih ve 26361 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği,

23.02.2012 tarih ve 28213 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “CE” İşareti Yönetmeliği, 02.07.2013 tarih ve

28695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında

Yönetmelik

Kişisel Koruyucu Donanım (KKD);

1) Bir veya birden fazla sağlık ve güvenlik tehlikesine karşı korunmak için kişilerce giyilmek veya taşınmak amacıyla tasarlanmış herhangi bir cihaz, alet veya malzemeyi,

2) Kişiyi aynı anda bir veya daha fazla muhtemel risklere karşı korumak amacıyla imalatçı tarafından bir bütün haline getirilmiş birçok cihaz, alet veya malzemeden oluşmuş bir donanımı,

3) Belirli bir faaliyetin yapılması için korunma amacı olmaksızın, taşınan veya giyilen donanımla birlikte kullanılan, ayrılabilir veya ayrılamaz nitelikteki koruyucu cihaz, alet veya malzemeyi ifade eder.

Tüm kişisel koruyucu donanımlar, CE işareti taşımalı, Türkçe kullanım kılavuzu bulunmalı ve KKD Yönetmeliğinde tanımlanan temel sağlık ve güvenlik gereklerini karşılamalıdır. Standartlara uygun üretilmiş bir KKD’nin temel gerekleri karşıladığı kabul edilir. CE Uygunluk İşareti: Üreticinin, Kişisel Koruyucu Donanımlar Yönetmeliğinden kaynaklanan bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve bir KKD’nin ilgili tüm uygunluk değerlendirme işlemlerine tabi tutulduğunu gösteren işareti ifade eder.  Tüm Kişisel Koruyucu Donanımlarda Bulunması Gereken Temel Sağlık ve Güvenlik Özellikleri:

 Tasarım yönünden ergonomik olmalıdır. Kullananın vücut yapısına ergonomik gereksinimlerine ve sağlık durumuna uygun olur. Gerekli ayarlamalar yapıldığında kullanana tam uyar.

 Koruma Düzeyleri ve Sınıfları yönünden mümkün olan en üst düzeyde koruma sağlamalıdır.

 KKD’nin kendisi tehlikeye yol açmamalıdır. Çalışırken kullanıcıyı engellememelidir. Hafif, dayanıklı olmalıdır.

 Farklı KKD ile birlikte kullanılacaksa uyumlu olduğu KKD tipleri veya sınıflarının listesi bulunmalıdır. 

Sınavlar ve belgelendirme ile ilgili işlemler nasıl gerçekleşir?

29.12.2012 tarih ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki,

Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik; 20.07.2013 tarih ve 28713 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan

İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik

İşyeri Hekimliği Ve İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitici Belgesi

29 Aralık 2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik” ile “İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde “İşyeri Hekimliği ve İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitici Belgesi” talep edenlerin belgelendirilmesinde aşağıda belirtilen yol izlenecektir.

İşyeri Hekimleri İçin

Şahsi Başvuru Dilekçesi,

 Lisans Diploması Aslı veya Onaylı Örneği,

 T.C Kimlik No Beyanı,

 Eğiticilerin Eğitimi Belgesi Aslı veya Onaylı Örneği,

 Geçerli İşyeri Hekimliği Belgesi Aslı veya Onaylı Örneği,

 5 yıl fiilen İşyeri Hekimi Olarak Çalışıldığına Dair;

o Firmalar ile yapılan İşyeri Hekimliği Sözleşmeleri aslı veya onaylı örneği,

o Sözleşme tarihlerini kapsayan part-time yazıları veya firma tarafından kişinin adına ödenmiş prim

ödemelerini gösterir firmaca onaylanmış belgeler,

o Görev yaptığı yıllara ait TTB görevlendirme yazıları aslı veya onaylı örneği,

o SSK Hekim Yetki Yazısı aslı veya onaylı örneği,

o Hangi tarihler aralığında söz konusu firmada İşyeri Hekimi olarak görev yapıldığını belirtir firma

yazısının aslı veya onaylı örneği,

o Komisyon tarafından gerekli görüldüğü takdirde, İSG Kurul Karar Defterlerinin aslı veya onaylı

örneğinin ibrazı zorunludur.

A sınıfı iş güvenliği uzmanları için;
Şahsi başvuru dilekçesi,
 Lisans diploması aslı veya onaylı örneği,
 T.C Kimlik no beyanı,
 Eğiticilerin eğitimi belgesi aslı veya onaylı örneği,
 Geçerli A sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesi aslı veya onaylı örneği,
 Belge veriliş tarihinden itibaren 5 yıl fiilen a sınıfı iş güvenliği uzmanı olarak çalışıldığına dair;
o Firmalar ile yapılan iş güvenliği uzmanlığı sözleşmeleri veya görevlendirme yazıları,
o İSG kurul karar defterleri fotokopisi (aslı görülecek),
o Çalışanlara verilen İSG eğitim tutanakları (aslı görülecek),
o Firmalar için hazırlanmış risk değerlendirme raporları, acil eylem planları, eğitim planları gibi
belgeler,
o Sözleşme tarihlerini kapsayan firma tarafından kişinin adına ödenmiş prim ödemelerini gösterir
belgeler,
o Hangi tarihler aralığında söz konusu firmada A sınıfı iş güvenliği uzmanı olarak görev yapıldığını
belirtir firma yazısının ibrazı zorunludur. 
Bakanlık Ve İlgili Kuruluş Müfettişleri İçin
 Şahsi başvuru dilekçesi,
 Lisans diploması aslı veya onaylı örneği,
 T.C kimlik no beyanı,
 Eğiticilerin eğitimi belgesi aslı veya onaylı örneği,
 Bakanlığımız Personel Daire Başkanlığından alınan hizmet belgesi aslı veya onaylı örneğinin ibrazı
zorunludur.
Öğretim Üyeleri İçin
 Şahsi başvuru dilekçesi,
 Lisans diploması onaylı sureti,
 T.C kimlik no beyanı,
 Bakanlıkça ilan edilen eğitim programlarına uygun alanlarda (iş sağlığı ve güvenliği konularını içerdiği
düşünülen ve Ek-1’de belirtilen) derslerin en az 4 yarıyıl verildiğini gösterir Rektör veya Rektör V. imzalı
yazı aslının ibrazı zorunludur. 
Sınavlar
Bilindiği üzere sınavlar ile ilgili düzenlemeler; 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan
“İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik" ve 11.10.2013 tarihli
ve 28792 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren “İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki,Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile hüküm altına
alınmıştır.
Bakanlıkça yetkilendirilmiş eğitim kurumlarından eğitim alarak sınava girecek adaylar, en son katıldıkları
eğitimin tarihinden itibaren üç yıl içerisinde ilgili sınavlara katılabileceklerdir. Bu sınavlarda başarılı
olamayan veya eğitimin tarihinden itibaren üç yıl içinde sınava katılmayan adaylar yeniden eğitim programına
katılmak zorundadır. 
Bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci alt bendi uyarınca eğitim alma şartı
aranmaksızın sınavlara katılım hakkı tanınanlar(iş sağlığı ve güvenliği veya iş güvenliği programında yüksek lisans yapmış olanlar) bu haklarını en fazla iki defada kullanabilirler. Bu kişilerin sınavlarda iki defa başarısız olması durumunda, ilgili eğitim programını tamamlamak şartıyla sınavlara katılabilirler.
Ayrıca 15/8/2009 tarihinden sonra Bakanlıkça yetkilendirilmiş eğitim kurumlarından eğitim alıp sınav
hakkını (iki sınav hakkını) kaybedenler, bu maddenin yayım tarihi itibariyle 1 yıl içinde ilgili sınavlara
katılabilirler.
İşyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanları sınavları 2014 yılında Mayıs dönemi sınavı 24 Mayıs 2014, Aralık
dönemi sınavı ise 27 Aralık 2014 tarihinde Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir,
Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Konya, Malatya, Samsun, Sivas, Trabzon, Van illerinde yapılacaktır.
Başvuran aday sayısının 1000'den daha az olduğu sınav merkezlerinde sınav yapıp yapmama hakkında ÖSYM
Yönetim Kurulu tarafından başvurular alındıktan sonra karar verilecektir.
Sınav, saat 09.30'da başlayacak ve 90 dakika sürecektir.
Sınavda adaylara, aşağıda belirtilen 4 ayrı sertifika alanında çoktan seçmeli sorulardan oluşan bir test
uygulanacaktır. Her testte 60 soru yer alacaktır. Aynı tarih ve saatte 4 sertifika alanında yapılacak sınavlarda
soru içerikleri farklı olabilecektir. Testler içinde ortak sorular da yer alabilecektir.
İş Yeri Hekimliği Testi
C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı Testi
B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı Testi
A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı Testi

İSG-KATİP için işletmemde kim yetkilidir?

İSG-KATİP için işletmenizde yetkili kişi SGK e-Bildirge üzerine kayıtlı olan kişidir. Şirket sahibi, mali müşavir veya muhasebecilerin üzerine kayıtlı olabilmektedir. Bağlı bulunduğunuz SGK’dan SGK sicil numaranızı ibraz ederek öğrenebilirsiniz. Veya SGK e-Bildirge ekranına giriş yaparken kullandığınız kullanıcı adı, e-Bildirge üzerine kayıtlı olan kişinin TC Kimlik numarasıdır.

İSG Profesyonelleri Havuzu ne işe yarıyor? Buradan sözleşme yapabilir miyiz?

İSG Profesyonelleri Havuzu sertifika sahiplerinin kendilerini kaydettikleri bir tanıtım listesidir. Buradaki iletişim adreslerinden İşyeri, OSGB ve eğitim kurumları ilgili uzman veya hekimle irtibata geçip personel ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Kısacası İşveren ile çalışanları bir araya getiren bir ‘’buluşma noktası’’dır. Buradan kesinlikle sözleşme yapılamaz. Sözleşme için Görevlendirme-Sözleşme bölümü kullanılmalıdır.


Tehlike sınıfımız İSG-KATİP’te gözükmüyor. Nasıl seçebiliriz?

Tehlike sınıfının seçimi yapılabilmesi için SGK’nın e-Bildirge programının anasayfasından İşkolu kodu

değişikliği bölümüne girin. İşinizle alakalı olan NACE kodunu 2012 yılında yayımlanan Tehlike Sınıfları

Tebliğine göre seçin. Daha sonra seçilen 6’lı NACE kodunu bağlı bulunduğunuz SGK İşyeri Tescil Servisinden

tescil ettirin. Yapılan güncellemeler üç gün içerisinde İSG-KATİP’e aktarılacaktır.

İSG-KATİP’te yetkili olan kişi artık işletmemizde çalışmıyor. Yetkili kişiyi nasıl değiştirebiliriz?

Bağlı bulunduğunuz SGK’dan e-Bildirge Yöneticinizi değiştirin. Değişiklik neticesinde yetkilendirilen kişi

üzerinde başka sicil numaraları için yetki varsa, ‘’Kurum Seçiniz’’ ekranın alt kısmındaki «E-Bildirge

Kullanıcısını Güncelle» butonunu tıklayın, ertesi gün sistem talebinizi gerçekleştirir. Eğer kişinin üzerinde

herhangi bir sicil numarası yoksa, değişiklikten sonra sisteme giriş yapmayı deneyin ertesi gün sistem açılır

“Sistemde Kaydınız Bulunmuyor ya da Sistemi Kullanma Yetkiniz Yok. Sisteme Giriş İstek Talebiniz Kaydedildi. Lütfen 3 gün içinde tekrar deneyiniz” gibi bir uyarı ile karşılaşıyorum ne yapmalıyım?

a. İSG-KATİP’e giriş için Sosyal Sigortalar Kurumunda kayıtlı e-bildirge yönetici e-devlet şifresi ve TC

kimlik numarasını kullanınız.

 b. E-Bildirge yöneticisi güncellenmesi yapılmasına rağmen İSG-KATİP’e girilemiyorsa “E-Bildirge

Kullanıcısını Güncelle” butonuna basarak sisteme giriş için 3 gün bekleyiniz. 

“İlgili Kurumun Gerekli Bilgileri Alınamadı. (Örn: Nace Kodu, Tehlike Sınıfı). Lütfen İlgili Kurumun SGK kayıtlarını kontrol ediniz.” gibi bir uyarı çıkıyor ne yapmalıyım?

a. İlgili SGK Sicil numarası için e-bildirge ekranından Nace 6 lı kod seçimini gerçekleştiriniz.

 b. Nace 6 lı kod seçimi gerçekleştirilmesine rağmen aynı uyarı ile karşılaşılıyorsa veri güncellemesi için

Sosyal Sigortalar Kurumu İşveren Tescil Servisi ile iletişime geçiniz. 

OSGB’lerde dışa görevlendirme yapılırken “Hizmet Alan Kurum Seçilemedi ya da İlgili Kurumun Gerekli Bilgileri Alınamadı” gibi bir uyarı ile karşılaşıyorum ne yapmalıyım?

Görevlendirme yapılacak işyeri Nace 6 lı kod ile ilgili problem yaşamaktadır. İşyerine ilgili SGK sicil numarası

ile ilgili Nace 6 kod seçimi için bilgi veriniz. Eğer seçim yapıldıysa veri güncellemesi için Sosyal Sigortalar

Kurumu İşveren Tescil Servisi ile iletişime geçilmesini sağlayınız. 

OSGB’lerde dışa görevlendirme yapılırken filtreleme ekranında görevlendirme yapılacak işyeri bulunmasına rağmen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bilgileri alınamıyor ne yapmalıyım?

a. Görevlendirilecek personelin İSG-KATİP üzerinde kaydı mevcut değildir. İSG-KATİP birimi ile

iletişime geçiniz.

 b. Görevlendirilecek personel İSG-KATİP’e kayıtlı ise çalışma süresi işyeri için yeterli değildir.

Bu hususlar haricinde İSG-KATİP’de firmalara ait Nace 4 lü ve/veya 6 lı kod değişimi ve şirket e-bildirge

yöneticisi atama/güncelleme yetkisi Sosyal Sigortalar Kurumu’nda bulunduğundan bu verilerin Sosyal Güvenlik

Kurumu veri tabanında güncellenmesi ile ilgili Sosyal Sigortalar Kurumu İşveren Tescil Servisi ile iletişime

geçmeleri gerekmektedir.


2 2826 XX XX XXXXXXX XXX XX XX şeklindeki SGK sicil numaralı işyerimizin 4'lü NACE kodunu güncellettik fakat İSG-KATİP’te NACE kodu hala düzelmedi düzeltebilir misiniz?

 2 4322 XX XX XXXXXXX XXX XX XX olarak İSG-KATİP’e aktarılmış olup 6'lı NACE kodunun ise İSGKATİP’te

bulunmamaktadır.

6'lı NACE kodunun İSG-KATİP’e tanımlanabilmesi amacıyla öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu İşyeri Tescil

Servisi ile iletişime geçilerek NACE alt sınıf girişinin yaptırılması gerekmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumunda

yapılacak değişiklik neticesinde işlemleriniz İSG-KATİP üzerinden otomatik olarak yürütülecektir.

XXXXXXXXXXX TC Kimlik numaralı işyeri sahibiyim ama İSG-KATİP’e giriş yapamıyorum. Neden?

Hizmet alan işyerleri adına İSG-KATİP’te SGK e-Bildirge kullanıcıları yetkilendirilmiştir. İşyeriniz için SGK’da

e-Bildirge hangi kişinin T.C. kimlik numarası üzerine kayıtlı ise o kişiye ait e-Devlet şifresiyle İSG-KATİP’e

giriş yapılabilmektedir.

2 XXXX XX XX XXXXXXX XXX XX XX SGK sicil numarasına sahip iş yerimizde İSG-KATİP’e girmesini istediğimiz kişi XXXXXXXXXXX T.C. Kimlik numarasına sahip Ahmet Beydir. Sisteme tanımlayabilir misiniz?

2 XXXX XX XX XXXXXXX XXX XX XX SGK sicil numarasına sahip iş yerinizde, XXXXXXXXXXX T.C.

Kimlik numarasına sahip kişinin e-Bildirge kullanıcısı olarak yetkili olmadığı tespit edilmiştir.

Bu itibarla, Sosyal Güvenlik Kurumu İşveren Tescil Servisi ile iletişime geçilerek e-Bildirge yöneticisinin

belirlemiş olduğunuz kişi olarak atanmasını talep etmeniz gerekmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumunda yapılacak

değişiklik neticesinde İSG-KATİP üzerinden yapılacak işlemler otomatik olarak yürütülecektir.

Hizmet alan işyerlerinin İSG-KATİP işlemleri nasıl gerçekleşmektedir?

Hizmet alan işyerleri modülü, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm işyerlerinin İSG hizmetlerini bildirmeleri için

tasarlanmış olup Genel Müdürlüğümüz web sitesinde yayımlanmaktadır.

Modül üzerinde işyerleri ve İSG profesyonellerinin karşılıklı olarak yaptığı tüm sözleşmeler

görüntülenebilmektedir.

İSG profesyonelleri (bireysel) ve eğiticilerin İSG-KATİP işlemleri nasıl gerçekleşmektedir?

İSG profesyonelleri ve eğiticiler modülünde, İSGGM tarafından yetkilendirilmiş olan işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, diğer sağlık personeli ve eğiticiler için hazırlanmış ortak ekranlar yer almaktadır. Modül üzerinde

kullanıcıların karşılıklı olarak yaptıkları tüm sözleşmeler görüntülenebilmekte olup Genel Müdürlüğümüz web
sitesinde yayımlanmaktadır. 

Ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin (OSGB) İSG-KATİP işlemleri nasıl gerçekleşmektedir?

Ortak sağlık ve güvenlik birimleri (OSGB) İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında yürütecekleri iş ve

işlemleri, görevlendirdikleri sorumlu müdürlerinin kimlik bilgileri ve e-devlet şifresi ile İSG-KATİP sistemine

girerek sözleşmelerini Genel Müdürlüğümüz web sitesinde yayımlanmakta olan kılavuz yardımıyla

yapabilmektedirler.

Ne zaman yıllık ücretli izne hak kazanabilirim?

İşe başladığınız tarihten itibaren, deneme süreniz dedâhil en az bir yıl çalışmanız halinde yıllık ücretli izne hakkazanırsınız. Ancak ardı ardına ya da farklı tarihlerde aynı işverene ait değişik işyerlerinde çalışmış iseniz, yıllık izne hak kazanmanız için gerekli olan bir yıllık süreyi hesaplarken bu işyerlerinde geçen hizmet sürelerinizi toplamanız gereklidir.

Örneğin önce A işverenine ait X işyerinde 4 ay, sonra da yine A işverenine ait Y işyerinde 8 ay çalışmış iseniz, her iki hizmet sürenizi toplayacağımızdan, Y işyerindeki 8 aylık çalışmanız yıllık izne hak kazanmanız için yeterli olacaktır. 

Yıllık izin süremi nasıl hesaplayabilirim?

Yıllık izin süreleriniz, işyerindeki kıdeminize göre hesaplanır. Eğer işyerinizde;

- bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dâhil)

hizmetiniz varsa yıllık izin süreniz 14 günden;

- beş yıldan fazla on beş yıldan az hizmetiniz

varsa 20 günden;

- on beş yıldan fazla hizmetiniz varsa 26 günden az olamaz.

Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) hizmeti olanlar, ancak beş yıllık hizmet sürelerini doldurduktan sonra

hak kazandıkları yıllık izinlerini 20 gün üzerinden kullanabilirler.

Örneğin 01.02.2004 tarihinde işe girmiş olan bir işçi,

01.02.2005’de 1. hizmet yılını, 01.02.2006’da 2.’sini,

01.02.2007’de 3.’sünü, 01.02.2008’de 4.’sünü ve

01.02.2009’da 5. hizmet yılını doldurmuş olacaktır.

Söz konusu işçi 5 yıllık hizmet süresini doldurduktan

sonra 01.02.2010 tarihinde hak kazanacağı yıllık

iznini 20 gün üzerinden kullanabilecektir.

Kanunda öngörülen yıllık izin süreleri asgari süreler olup, işverenle imzalayacağınız hizmet akti ya da işyerinizde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesi ile yıllık izin sürelerinizin daha uzun belirlenmesi mümkündür.

Yıllık izin süreleri ile ilgili belirli yaş gruplarına yönelik özel bir düzenleme var mıdır?

Evet. Eğer 18 yaşından küçük ya da 50 yaşından büyük işçi iseniz, yıllık ücretli izin süreniz en az 20 gün olmalıdır. Bunun anlamı; örneğin 16 yaşında bir işçi, hizmet süresi beş yıldan az dahi olsa, 18 yaşına gelinceye kadar, her yıl için yıllık izinlerini 14 gün olarak değil 20 gün üzerinden kullanacaktır. 

Mevsimlik bir işte çalışıyorum, yıllık izin kullanabilir miyim?

Eğer bir yıldan az süren mevsimlik bir işte yahut kampanya işinde çalışıyor iseniz, yıllık ücretli izin hakkınız bulunmamaktadır. 

Hafta tatili günleri yıllık izin süreme dahil midir?

İş Kanunu’nda belirtilen 14, 20 ve 26 günlük yıllık izin sürelerine hafta tatilleri dahil edilmemiştir. Yıllık izinlerinizi kullanırken, izin sürenize rastlayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinin bu sürelere ilave edilmesi gereklidir. Örneğin; 14 günlük yıllık izne ayrılan bir işçi, bu süreye 2 gün de hafta tatili rastlayacağından, fiilen 16 gün yıllık izin kullanacaktır.

Yıllık iznimi bölerek kullanabilir miyim?

Evet, işvereninizle bu hususta anlaşmanız halinde yıllık izninizi üçe bölerek kullanabilirsiniz. Ancak böyle bir durumda izinlerinizin bir parçasının 10 günden az olmaması gereklidir.

İşyerinden ayrılmam halinde kullanmadığım yıllık izin haklarım yanar mı?

Kesinlikle hayır. Hizmet akdinizin herhangi bir

sebeple son bulması halinde, kullanmadığınız yıllık

izin sürelerinize ait ücretlerinizin, hizmet akdinizin

son bulduğu tarihteki ücretiniz üzerinden tarafınıza

ödenmesi gereklidir.

Yıllık iznimi uzakta geçireceğim zaman yol izni kullanabilir miyim?

Yıllık izninizi işyerinizin kurulu olduğu yerden başka bir yerde geçirecekseniz, bu durumu belgelemeniz ve yol izni talep etmeniz halinde, işvereniniz size 4 güne kadar yol izni vermek zorundadır. Ancak bu izin ücretsiz izin niteliğinde olacaktır. 

İşverenim kullandığım yıllık izinlere ilişkin kayıt tutmak zorunda mıdır?

Evet. İşvereninizin işyerinizde çalışan tüm işçilerin yıllık izinlerini gösterir bir kayıt tutma zorunluluğu vardır. Bu kayıtlar yıllık izin defteri şeklinde düzenlenebileceği gibi kartoteks biçiminde de tutulabilir.

Yıllık izne hak kazandığımda iznimi ne zaman kullanabilirim?

Her hizmet yılına ait yıllık izninizi gelecek hizmet yılı içinde kullanabilirsiniz. Örneğin; 2009 yılı yıllık iznine 01.02.2010 tarihinde hak kazanmış iseniz, izninizi 01.02.2010 - 01.02.2011 tarihleri arasında kullanabilirsiniz. Ancak bu tarihler arasında izninizi tam olarak hangi zaman dilimi içinde kullanabileceğiniz hususunda, işvereninizin takdir hakkı bulunmaktadır. 

Hastalığım sebebiyle uzun süre rapor kullanmak zorunda kaldığımda, bu durumdan yıllık izin hakkım nasıl etkilenir?

Uğradığınız kaza veya hastalık sebebiyle uzun süre işe gidememeniz halinde (sağlık raporu ile belgelendirilmiş olmalıdır), o tarihteki hizmet sürenize göre hesaplanacak bildirim sürenize altı hafta daha eklenir ve eğer raporlu olduğunuz süre bu şekilde hesaplanacak süreden daha fazla ise, fazla olan kısım yıllık ücretli izninizin hesaplanmasında değerlendirmeye alınmaz. Örneğin; işyerinde 2 yıllık bir çalışmanız varken, kaza geçirdiğinizi ve 5 ay rapor kullandığınızı düşündüğümüzde, 2 yıllık hizmeti olan bir işçi için ihbar süresi 6 hafta olacağından, bu süreye bir 6 hafta daha eklenecek ve bulunacak 12 haftalık süre yıllık izin hakkınızı hesaplarken çalışılmış gibi sayılacak, geri kalan süre ise değerlendirmeye alınmayacaktır.

Başka bir deyişle 2 yıllık kıdemi olan ve 01.02.2009 tarihinde yıllık izne hak kazanan, 01.05.2009- 01.10.2009 tarihleri arasında ise 5 ay raporlu olan bir işçi, bir sonraki yıllık iznine 01.02.2010 tarihinde değil 01.04.2010 tarihinde hak kazanacaktır. (5 aylık rapor süresinin 12 haftası çalışılmış, kalan süre çalışılmamış sayıldığından)

İşyerinde çalışırken askere gitmem halinde, askerlikte geçen sürem, yıllık izin hakkımda değerlendirmeye alınacak mıdır?

Askerlik sürenizce hizmet aktiniz askıda sayılacağından, bu süre yıllık izin hakkınızın hesabında dikkate alınmayacaktır. 

Yıl içinde aldığım mazeret izinlerimi işverenim yıllık izin hakkımdan düşebilir mi?

İster ücretli olsun isterse ücretsiz, yıl içinde almış olduğunuz mazeret izinleriniz ya da raporlu olduğunuz süreleri işvereniniz yıllık izin hakkınızdan mahsup edemez.

Yıllık izin mutlaka ücretli olarak kullandırılması gereken bir izin midir?

Evet, yıllık izin mutlaka ücretli olarak kullandırılması gereken bir izindir. İşvereniniz, kullanacağınız yıllık izin sürenize ait ücretinizi, siz izne çıkarken peşin olarak vermek ya da avans olarak ödemek zorundadır.

Ancak yıllık izin süreniz için size ödenecek ücrete fazla çalışma ücretleri, pirimler ve sosyal yardımlar dahil edilmeyecektir. 

Yıllık ücretli iznimi kullanırken bir başka işte çalışabilir miyim?

İşvereninizin yıllık izninizi kullandığınız süre içinde bir başka işte ücret karşılığı çalıştığınızı öğrenmesi halinde, yıllık izin için ödediği ücreti sizden geri talep edebilir.

Yıllık iznimi kullandığım süre içinde işverenim sigorta primlerimi ödemeye devam eder mi?

Evet. Tüm primleriniz yıllık izin süreniz içinde de ödenmeye devam olunur.

Toplu izin uygulaması nedir?

İşvereniniz işyerinizde çalışan işçilerin tümünün ya da bir kısmının, yıllık izinlerini Nisan ayı başı ile Ekim ayı sonu arasındaki bir tarihte toplu olarak kullanmalarına karar verebilir. Böyle bir uygulamada belirli sayıda işçi, işyerinin korunması, araç-gereç ve makinaların bakımı vb. işler ile ilgilenmek üzere toplu izin uygulaması dışında tutulabilir.İşyerinizde toplu izin uygulamasına karar verilmesi halinde, henüz yıllık izne hak kazanmamış işçiler de bu uygulamaya dahil edilebilirler.

İzin Kurulu nedir?

İşyerinizde 100’den fazla işçi çalışması halinde kanunen bir izin kurulunun oluşturulması zorunludur. İzin kurulu 1 işveren veya işveren temsilcisi ile 2 işçi temsilcisi olmak üzere toplam 3 kişiden oluşur. İzin Kurulu üyesi olacak işçiler ve yedekleri, varsa işyeri sendika temsilcisi tarafından, yoksa işyerinde çalışan işçiler tarafından seçilir. İzin Kuruluna işveren temsilcisi olan üye başkanlık eder. İzin Kurulu üyeleri iki yılda bir yeniden seçilir.

İzin Kurulu işçilerin yıllık izinlerini nasıl düzenler?

İşçiler yıllık izinlerini hangi tarihlerde kullanmak istediklerine ilişkin taleplerini izin kuruluna iletirler. İzin kurulu, başkanın çağrısı üzerine toplanır ve bir taraftan bu talepleri diğer taraftan işyerindeki işçi sayısını, işçilerin kıdemlerini ve işlerin aksamaması zorunluluğunu dikkate alarak bir izin çizelgesi düzenler. Bu çizelgede her bir işçinin hangi tarihler arasında izin kullanacağı belirtilir. İşverence onaylanan yıllık izin çizelgeleri işyerinde ilan edilir. İzin kurulu ayrıca işçilerin yıllık izinlerle ilgili talep ve şikayetlerini işverene iletir ve yıllık izinlerin daha yararlı geçmesi için kamplar, geziler vb. ni düzenler.

Ara dinlenmesi sürem ne kadar olmalıdır?

Ara dinlenmesi günlük çalışma sürenizin ortalama bir zamanında verilen ve süresi çalıştığınız yerin geleneklerine ve işin

gereğine göre ayarlanan dinlenme süresine verilen addır. Günümüzde işyerlerinde uygulanan ve öğle yemeği molası, çay molası ya da sigara molası vb. isimlerle adlandırılan dinlenme zamanlarının tümü ara dinlenmesi olarak nitelendirilebilir. Ara dinlenmesi, günlük çalışma süreniz;

- dört saat veya daha kısa ise onbeş dakikadan,

- dört saat ile yedibuçuk saat arasında ise (yedibuçuk

saat dahil) yarım saatten,

- yedibuçuk saatten fazla ise bir saatten, daha az

olmamalıdır.

-Çalışma süremi hesaplarken ara dinlenmelerimi hesaba katmalı mıyım?

Hayır. Ara dinlenmesi süreleri çalışma süresinden sayılmaz. Örneğin; sabah 08:00’de çalışmaya başlayan, saat 17:00’de çalışmayı bırakan ve gün içinde bir saat yemek molası ve iki kez onbeşer dakika çay molası kullanan bir işçinin günlük çalışma süresi 9 saat değil, 7.5 saattir.

Ara dinlenmesi süremi tek seferde mi kullanmalıyım?

Genel kural, ara dinlenmelerinin aralıksız olarak kullandırılmasıdır. Ancak, işyerinizin bulunduğu yerdeki iklim, mevsim, gelenekler ve işin niteliği gibi özellikler göz önünde bulundurularak, hizmet aktinizde belirtilmek kaydıyla, ara dinlenmeniz bölünerek kullandırılabilir. 

Hafta tatiline hak kazanmak için ne kadar çalışmalıyım. ?

Hafta tatilinden önce, İş Kanunu’nun 63. maddesine göre belirlenen iş günlerinde tam olarak çalışmanız halinde hafta tatiline hak kazanırsınız. Örneğin; işyerinizde eğer haftanın 6 işgünü toplam 45 saatlik bir çalışma düzeni uygulanıyorsa, hafta tatiline hak kazanabilmeniz için söz konusu 6 günde tam olarak çalışmanız gerekmektedir. Hafta tatili süresi 24 saattir ve bu süre kesintisiz olarak kullandırılmalıdır.

Hafta içinde raporlu olmam halinde hafta tatili hakkımı kaybeder miyim?

Hayır. Bir haftalık süre içinde hekim raporuyla işe gelmediğiniz günler çalışılmış gibi sayılır ve o haftanın tamamını raporlu geçirseniz dahi hafta tatiline hak kazanırsınız. 

İşveren hafta tatili iznimde ücret ödemek zorunda mıdır?

Kesinlikle evet. Çünkü hafta tatili, ücretli kullandırılması gereken bir izindir. Hafta tatili gününde çalışmasanız dahi, o günün ücretini tam olarak alırsınız.

Hafta tatilimde çalışma yapmam halinde ücretim nasıl ödenir?

Hafta tatili günleri yapılan çalışmalar, haftada 45 saatlik çalışma süresinin aşılmasına neden olacağından, fazla çalışma gibi ücretlendirilmelidir. Örneğin; bir işçinin hafta tatilinin Pazar günü olduğunu ve bu işçinin Pazar günü çalıştığını düşündüğümüzde, bu işçi kanuna göre hafta tatili ücreti olarak çalışmadan  o güne ait yevmiyesini alacak, ayrıca tatil yapmayarak çalıştığı için ilave bir yevmiyeye daha hak kazanacak, fakat bu çalışma aynı zamanda haftada 45 saatlik yasal çalışma süresini aşmasına neden olduğundan, % 50 zamlı yani birbuçuk yevmiye olarak ödenecek, dolayısıyla söz konusu işçi bir günlük hafta tatili çalışması için toplamda ikibuçuk yevmiyeye alacaktır.

Ulusal bayram ve genel tatil günleri hangileridir?

29 Ekim ulusal bayramdır. 1 Ocak, 23 Nisan, 1 Mayıs, 19

Mayıs, 30 Ağustos, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı günleri ise genel tatil olarak kabul edilir.
- 29 Ekim 1.5 gün
- 1 Ocak, 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs ve 30 Ağustos
1’er gün,
- Ramazan Bayramı 3.5 gün, Kurban Bayramı 4.5
gündür.

Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmam zorunlu mudur?

Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmayacağınıza dair, işverenle imzalayacağınız hizmet aktine yazılı bir hüküm konulabilir ya da işyerinizde uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesi varsa bu hususta toplu iş sözleşmesi ile genel bir düzenleme yapılmış olabilir. Bu durumlarda sözleşmelerdeki hükümlere göre hareket edilir. Ancak, yazılı hüküm olmadığı hallerde işverenin herhangibir ulusal bayram ve genel tatil gününde çalışmanızı talep edebilmesi için önceden yazılı onayınızı almış olması gereklidir. 

Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmam halinde ücretim nasıl ödenir?

Herhangibir ulusal bayram ve genel tatil gününde çalışmamanız halinde işvereniniz o güne ait ücretinizi tam olarak ödeyecektir. Çalışma yapmanız halinde ise, çalıştığınız hergün için ilave bir yevmiye daha vermesi gereklidir. Örneğin Nisan ayında 23 Nisan genel tatil günü çalışma yapmayan ancak, onun dışında kalan tüm günlerde çalışan bir işçi 30 günlük ücrete hak kazanırken, 23 Nisan günü de çalışma yapan bir işçi, genel tatil çalışmasından dolayı ilave bir yevmiyeye daha hak kazandığından, 31 günlük ücret alacaktır. 

Kıdem tazminatının ödenmesi için gereken koşullar nelerdir?

1475/14 kapsamında çalışanlara belirli şartlarla kıdem tazminatı ödenmektedir. Buna göre:
-Aynı işverene bağlı çalışma süresinin en az 1 yıl olması,
-İş sözleşmesinin işveren tarafından iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık nedenleri dışındaki nedenlerle,
-İşçi tarafından sağlık, iyi niyet ve ahlak kuralarına aykırılık veya işyerinde işin durması ve benzeri nedenlerle,
-Askerlik görevi nedeni ile,
-Emeklilik hakkının elde edilmesi veya bu kapsamda yaş dışında gereken sigortalılık süresi ve prim gününün doldurulması nedeni ile,
-Kadın işçinin evlenmesi nedeni ile evlenme tarihi itibariyle 1 yıl içinde başvurması şartıyla,
-İşçinin ölümü nedeni ile,iş sözleşmesinin feshi halinde çalışma süresinin gerektirdiği kıdem tazminatı ödenmektedir.

İşten kendi isteğiyle ayrılan işçi ve evlilik nedeniyle ayrılan işçi kıdem tazminatı alabilir mi?

Kural olarak işten kendi isteğiyle (istifa) ayrılan işçi, kıdem tazminatı alamamaktadır. Ancak; iş sözleşmesinin askerlik görevi, emeklilik hakkının elde edilmesi, sağlık problemlerinin işin yapılmasına sürekli bir biçimde engel oluşturduğunun belgelenmesi, işverenin iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırı davranışlarda bulunması nedenleri ile işçi tarafından feshi halinde (istifa), çalışma süresinin en az 1 yıl olması koşulu ile kıdem tazminatı hakkı alınabilmektedir. Yasal düzenleme gereği; Kadın işçilerin evlilik nedeni ile işten ayrılması durumunda, çalışma süresinin gerektirdiği kıdem tazminatı ödenmektedir. Bu haktan yararlanılabilmesi için; iş sözleşmesinin evlilik tarihinden itibaren 1 yıl içinde yazılı olarak feshi, evliliği gösteren belgenin işverene sunulması, feshin gerekçesinin evlilik olduğunun açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

Kıdem tazminatı hakkı nasıl hesaplanır?

Herhangi bir iş sözleşmesinin kıdem tazminatını gerektiren bir nedenle feshi durumunda, çalışılan her tam yıl için 30 günlük brüt ücret tutarında kıdem tazminatı ödenmektedir. Bir yıldan artan süreler de oranlanarak hesaplamaya dahil edilecektir. Kıdem tazminatı hesaplamaları sırasında işçiye ödenen ücretin yanı sıra, kendisine düzenli olarak sağlanan tüm para ve para ile ölçülebilen menfaatlerin (yol parası, yemek parası, düzenli olmak koşuluyla ikramiye ödemeleri vb.) brüt tutarları dikkate alınmaktadır. Her tam çalışma yılı için ödenen kıdem tazminatı tutarı, fesih tarihinde geçerli olan kıdem tazminatı tavanı ile sınırlandırılmıştır.

İhbar tazminatı hakkı nedir, hangi hallerde ödenmektedir?

4857/17 gereği iş sözleşmesini fesih etmek isteyen taraf; feshi yazılı olarak ve çalışma süresinin gerektirdiği bildirim süresine bağlı kalarak diğer tarafa iletmekle yükümlüdür. 

İş sözleşmeleri; 

* İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra, 

* İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra, 

* İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra, 

* İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra feshedilmiş sayılır. 

   İş sözleşmesini belirlenen bildirim sürelerine uymaksızın fesih eden taraf, söz konusu sürenin ücretini ihbar tazminatı olarak diğer tarafa ödemek durumundadır. Bildirim süreleri bölünemez, kısmen uygulanamaz. Böylesi bir uygulama halinde, tüm bildirim süresi esas alınarak ihbar tazminatı ödenmesi gerekecektir.

İşçinin ihbar tazminatına hak kazanmasının esasları nelerdir?

4857 sayılı İş kanunu 17. madde uyarınca iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa yazılı olarak bildirilmesi esastır. Madde gereğince; 6 aya kadar süren çalışmalarda 2 hafta, 6 aydan 1,5 yıla kadar süren çalışmalarda 4 hafta, 1,5 yıldan 3 yıla kadar süren çalışmalarda 6 hafta, 3 yıldan uzun süren çalışmalarda 8 hafta bildirim süresi uygulanmaktadır. İş sözleşmesini performansa, işçinin davranışlarına, işin, işletmenin veya işyerinin gereklerine dayalı olarak fesih etmek isteyen işveren, feshi yazılı olarak ve bu sürelere bağlı kalarak işçiye iletmekle yükümlüdür. İş sözleşmesini bildirim süresi vermeksizin fesih eden işveren, bu sürenin ücretini ihbar tazminatı olarak ödemekle yükümlüdür. Öte yandan; İş sözleşmelerinin işçi tarafından feshi, işveren tarafından deneme süresi içinde veya 4857/25 ile belirlenen esaslar çerçevesinde feshi halinde işçiye herhangi bir ihbar tazminatı ödenmeyecektir. İş sözleşmesinin işçi tarafından haklı nedenle fesih esasları dışında bir nedenle feshi halinde aynı bildirim süreleri işçi içinde geçerli olup, buna aykırı iş sözleşmesi fesihlerinde işverenin ihbar tazminatı talebi de gündeme gelebilecektir.

İşten kendi isteğiyle ayrılan işçi ihbar tazminatı alabilir mi?

İş sözleşmelerinin feshinden önce bildirim süresine bağlı kalınarak diğer tarafa yazılı bildirimde bulunulması esastır. İşten ayrılmak (istifa) isteyen işçi, sağlık nedenleri, iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık veya işin durması benzeri nedenler dışındaki işten ayrılmalarda işverenine bildirim süresini dikkate alarak yazılı bildirimde bulunmakla yükümlüdür. İşçinin kendi isteğiyle işten (istifa) ayrılması durumunda, ayrılmanın nedeni önem taşımaksızın herhangi bir ihbar tazminatı hakkı oluşmamakta, böylesi bir talepte bulunamamaktadır. İşten ayrılmanın yukarıda sayılan nedenler dışında bir gerekçeye dayanması ve işçinin bildirim süresine uymaksızın işi bırakması halinde, işverenin talep etmesine bağlı olarak işi bildirim süresine uymadan bırakan işçi ihbar tazminatı ödemek durumunda kalacaktır.

İşyerinin satılması durumunda işçi kıdem tazminatının ödenmesini isteyebilir mi?

Herhangi bir işyerinin kısmen veya tümüyle devredilmesi durumunda, söz konusu işyerinde çalışmakta olanlar aynı şartlarla çalışmaya devam edeceklerdir. İşyerinin devri, çalışanların yasal hakları konusunda herhangi bir kayba yol açmayacak, çalışanlara işyerinin devri nedeni ile kıdem tazminatı ödenmesi gerekmeyecektir. Gerek kıdem tazminatı, gerekse yıllık ücretli izin haklarının belirlenmesi gerektiğinde devir öncesi ve devir sonrası oluşan toplam çalışma süresi esas alınacaktır.

İşyerinin taşınması veya çalışma şartlarının değiştirilmesi halinde işçi kıdem tazminatını alarak işten ayrılabilir mi?

İşveren işçi ilişkileri, yasa ile belirlenen esaslar çerçevesinde iş sözleşmelerinde düzenlenmektedir. Bu kapsamda; işin niteliği, görev tanımları, çalışma süre ve koşulları, işçiye ödenecek ücret ve diğer esaslar iş sözleşmelerinde düzenlenmektedir. İş sözleşmesi hükümleri, işyeri uygulamaları veya çalışma koşulları konusunda değişiklik yapmak isteyen işveren, durumu yazılı olarak bildirmek ve işçinin onayını almakla yükümlüdür. İşçi tarafından 6 gün içinde kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamamaktadır. İş sözleşmesinin bu nedenle feshi halinde, kıdem tazminatı ve bildirim süreleri konusundaki yükümlülüklere bağlı kalınacaktır.

Ücreti artırılmayan işçi kıdem tazminatını alarak işten ayrılabilir mi?

Ücretlerin hangi dönemlerde veya oranlarda artırılacağına ilişkin herhangi bir çerçeve belirlenmiş durumda değildir. Ücret uygulamaları konusundaki yasal düzenleme asgari ücretin altında ücretle işçi çalıştırılamayacağı ile sınırlıdır. Bunun ötesinde ücret uygulamalarına ilişkin esaslar, iş sözleşmelerinde belirlenebilmektedir. İş sözleşmesinde bağlayıcı bir hüküm bulunmaması halinde, uygulamaya ilişkin inisiyatif işverene aittir. İş sözleşmesinde herhangi bir hüküm bulunmamasına karşın, ücret artışlarındaki anlaşmazlık nedeni ile işten ayrılan işçi istifa etmiş sayılacağından, herhangi bir tazminat hakkı oluşmayacaktır

İşe iade haklarından yararlanılabilmek için gereken şartlar nelerdir?

İş sözleşmesini feshetmek isteyen işveren; feshi yazılı olarak bildirmek, feshin gerekçesini açıkça belirtmek, feshe bağlı olarak ortaya çıkan tüm hakları fesih tarihinde işçiye ödemekle yükümlüdür. İş sözleşmesinin neden belirtilmeksizin feshi veya belirtilen nedenin gerçeği yansıtmadığı iddiasında bulunulması durumunda, feshin geçersizliği ve işe iade talebinde bulunulabilmektedir. İşe iade hükümlerinden yararlanılabilmesi için; söz konusu işyerinde en az "30" işçi çalıştırılıyor olması, iş sözleşmesi feshedilen işçinin ilgili işverene bağlı çalışma süresinin en az "6" ay olması, fesih tarihinden itibaren 1 ay içinde iş mahkemesine başvurularak dava açılması gerekmektedir.

İzin almadan işe devamsızlık yapan işçi ile ilgili yapılması gereken işlem nedir?

4857/25-II iş sözleşmesinin işveren tarafından bildirim süresi verilmeksizin ve kıdem tazminatı ödenmeksizin feshine ilişkin esasları düzenlemektedir. Bu kapsamda, işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki işgünü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi halinde işçinin iş sözleşmesi, bildirim süresi verilmeksizin ve kıdem tazminatı ödenmeksizin fesih edilebilmektedir.

Uzun süreli rapor alan işçinin iş sözleşmesi bu nedenle fesih edilebilir mi?

İş sözleşmesinin işveren tarafından sağlık nedenlerine dayalı devamsızlıklar kapsamında feshi mümkün olabilmektedir. Böylesi bir feshin mümkün olabilmesi için; rapor süresinin çalışma süresine bağlı olarak belirlenen bildirim süresini "6" hafta aşması, iş sözleşmesinin feshi sonucunda kıdem tazminatı hakkının ödenmesi gerekmektedir.

Fazla çalışma ücretine hangi hallerde hak kazanılmaktadır?

Yasal düzenleme gereği haftalık normal çalışma süresi 45 saat olarak uygulanmakta, bu süreyi aşan çalışmalar fazla çalışma olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca; ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışılması halinde, bu çalışmalar için de fazla çalışma ücreti ödenmesi gerekmektedir. Çalışma süresinin hesabı sırasında işçilere verilen ara dinlenme süreleri (yemek molaları, çay molaları vb.) çalışma süresinden sayılmamaktadır. Günlük çalışma süresinin belirlenmesi sırasında bu süreler dikkate alınmamaktadır.

Çalışanlara hamilelik ve doğum hallerinde sağlanan haklar nelerdir?

4857/74 kapsamında; Kadın işçilerin doğumdan önce 8 ve doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere, toplam 16 hafta çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebeliklerde doğum öncesi izin süresine 2 hafta eklenmektedir. İşçinin isteğine ve doktor raporuna dayalı olması koşulu ile doğuma 3 hafta kalana dek çalışılabilmekte, bu durumda doğum öncesi kullanılmayan izin süresi doğum sonrasına aktarılabilmektedir. Bu iznin bitiminde yazılı talepte bulunan işçiye, 6 aya kadar ücretsiz izin verilmektedir. Ayrıca; izin bitiminde işe başlayan işçiye çocuğun 1 yaşına gelmesine dek günde 1,5 saatlik süt izni verilmesi gerekmektedir.

Hamilelik veya doğum nedeni ile işten ayrılan işçi, kıdem tazminatına hak kazanır mı?

İşten kendi isteğiyle (istifa) ayrılan işçinin, herhangi bir tazminat hakkı oluşmamaktadır. Yasal düzenleme açısından hamilelik veya doğum nedenine dayalı işten ayrılmalar istifa olarak değerlendirildiğinden, bu nedenlerle işten ayrılan işçi tazminat haklarından vazgeçmiş sayılmaktadır.

Çalışanların raporla belgelenmiş sağlık nedenlerine dayalı işe devamsızlıklarında işveren tarafından ücret ödenir mi?

Sosyal sigorta düzenlemeleri açısından; Çalışanların sağlık nedenlerine dayalı işe devamsızlıklarının 2 günden sonrası için yasa ile belirlenen esaslar çerçevesinde SGK tarafından geçici iş göremezlik ödeneği verilmektedir. Bu kapsamdaki devamsızlıklarda işveren tarafından ücret ödenmesi yönünde bir zorunluluk bulunmamaktadır. Bu konudaki uygulama iş sözleşmelerinde belirlenebilmektedir. İş sözleşmesinde bağlayıcı bir hüküm bulunmaması durumunda uygulamaya ilişkin inisiyatif işverene aittir.

Doğum nedeniyle kullanılacak ücretli ve ücretsiz izin sürelerinin, yıllık ücretli izin hakkı elde edilmesi için geçmesi gereken süreye etkisi nedir?

4857 sayılı İş Kanunu'nun 74. maddesine göre, kadın işçilerin doğumdan önce 8 hafta ve doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta ücretli izin hakları bulunmaktadır. Aynı Kanun'un 55. maddesi uyarınca; bu süreler, yıllık ücretli izin hakkının hesabında çalışılmış gibi sayıldığından elde edilen yıllık ücretli izin hakkının kullanılmasına engel teşkil etmez. Ayrıca, doğum yapan işçiye isteği halinde 16 haftalık ücretli izin hakkının dolmasından itibaren 6 aya kadar ücretsiz izin verilebilmektedir; söz konusu 6 aylık ücretsiz izin yıllık ücretli izin hakkının hesabına dâhil edilmemektedir.

Bir yıllık çalışma süresi dolmamış bir işçinin yıllık ücretli izin hakkı var mıdır?

Yıllık ücretli izin uygulamalarına ilişkin esaslar, 4857 sayılı İş Kanunu 53/61. maddeleri ve uygulamanın detaylarını açıklayan yönetmelik ile belirlenmektedir. Yasal düzenlemeler açısından; aynı işverene bağlı çalışma süresi deneme süresi de içinde olmak üzere en az 1 yıl olan işçinin yıllık ücretli izin hakkı oluşmaktadır.

İşçilere ücret kesme cezası verilmesinin koşulları nelerdir?

Çalışanlara hangi durumlarda ve koşullarla ücret kesme cezası verilebileceği yasa ile düzenlenmektedir. 4857 sayılı İş Kanunu 38. madde ile yapılan düzenleme gereği; çalışanlara ücret kesme cezası verilebilmesi için durumun iş sözleşmesi veya toplu sözleşme hükümleri ile belirlenmiş olması gerekmektedir. İşçiye ücret kesme cezası verilmesi halinde durum nedenleri ile birlikte işçiye yazılı olarak bildirilecek, bir ayda verilen ücret kesme cezası tutarı işçinin 2 günlük ücretini geçemeyecektir. İşçilere verilen ücret kesme cezası tutarlarının kesildiği tarihten itibaren bir ay içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın bu amaçla açılmış hesabına yatırılması gerekmektedir. Bu paralar işçilerin eğitimi ve sosyal hizmetleri için harcanacaktır.

Çalışanlara yol ve yemek verilmesi gerekli midir?

İş Kanunu gereği bir iş sözleşmesine bağlı olarak çalışan bir işçiye, asgari ücretin altında olmamak koşulu ile ücret ödenmesi zorunludur. 01.01-30.06 2013 için brüt asgari ücret 978.60 olarak uygulanmaktadır. Çalışanlara ücret dışında yapılacak her türlü ödeme ve sağlanacak menfaat için iş sözleşmeleri hükümleri önem taşımaktadır. Bir çalışana yol ve yemek parası ödenmesi, servis sağlanması veya işyerinde yemek verilmesi; iş sözleşmesi hükümleri ile belirlenmektedir.

Performans düşüklüğü nedeniyle iş sözleşmesi fesih edilebilir mi?

4857 sayılı İş Kanunu'nun 18-21 maddeleri gereği; herhangi bir iş sözleşmesinin işveren tarafından feshi durumunda, feshin yazılı olarak bildirilmesi, feshin gerekçesinin açıkça belirtilmesi, feshe bağlı olarak ortaya çıkan yasal hakların fesih tarihinde işçiye ödenmesi gerekmektedir. İş sözleşmesinin işçinin performansına dayalı olarak feshinin mümkün olabilmesi için, işçinin bu konuda savunmasının alınması, gerekiyorsa performansının izlenmesi için kendisine bir süre verilmesi esastır. Performansa dayalı fesihlerde, feshe temel oluşturan performans ölçümlerinin somut ve ölçülebilir verilere dayanması gerekecektir. Subjektif değerlendirmelere dayalı performans ölçümleri, iş sözleşmesinin feshine temel oluşturamaz. İş sözleşmesinin objektif ölçümlerden uzak performans değerlendirmelerine dayalı olarak feshi, fesih sırasında yasa ile belirlenen fesih usullerinin yerine getirilmemesi; işçinin feshin geçersizliği ve işe iade talebi ile yargı yoluna başvurması ve mahkeme sonucunda işe iade kararı ile karşı karşıya kalınması sonucunu gündeme getirebilecektir.

Özel sektörde çalışanın, kaç yıldan sonra istifa sonucu kıdem tazminatı hakkı vardır?

Kıdem tazminatına ilişkin düzenlemeler gereği, iş sözleşmesini kendi isteğiyle fesih eden işçinin (istifa), herhangi bir tazminat hakkı oluşmamaktadır. Çalışma süresinin belirli bir süreyi aşması, bu konudaki genel uygulamayı değiştirmemektedir. Öte yandan; iş sözleşmesini fesih etmek isteyen işçi (istifa), feshi yazılı olarak ve çalışma süresine göre 2 ile 8 hafta arasında değişen sürelerle uygulanan bildirim süresine bağlı kalarak işverenine iletmekle yükümlüdür.

Tatil günlerinde fazla çalışma yapan bir işçinin, bu çalışma karşılığındaki ücreti nasıl hesaplanmaktadır?

Ulusal bayram ve genel tatil günlerinin ücretleri herhangi bir çalışma karşılığı olmaksızın çalışanlara ödenmektedir. Söz konusu günlerde yasal düzenlemelerle açıklanan esaslara dayalı olarak fazla çalışma yapılması durumunda, bu çalışma karşılığında bir günlük fazla çalışma ücreti ödenecektir. Böylece, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışan işçi, çalıştığı her tatil günü için 2 günlük ücrete hak kazanacaktır. Ücretleri aylık "maktu" olarak belirlenmiş olan, ay içerisinde bazı günlerde çalışılmasa bile aynı ücreti ödenen işçilere, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmamaları durumunda, almakta oldukları aylık “maktu” ücretlerinin dışında herhangi bir tatil günü ücreti ödenmemektedir. Aylık "maktu" ücret esasına dayalı olarak çalışan işçilerin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmaları durumunda, çalışılan her tatil günü için bir günlük fazla çalışma ücreti ödenecektir.

Ücretlere hangi aralıklarla ve hangi oranlarda artış uygulanmalıdır?

Yasal düzenleme gereği, işçi işveren ilişkileri iş sözleşmeleri yolu ile saptanmaktadır. İş sözleşmeleri yasaya aykırı olmamak şartıyla taraflarca serbestçe hazırlanabilmektedir. İşçiye ödenecek ücret konusundaki yasal düzenleme, asgari ücret uygulamasıyla sınırlıdır. Herhangi bir işçiye verilecek ücret, yürürlükte bulunan asgari ücretin altında olamayacaktır. Bunun ötesinde, ücretlerin belirlenmesi, artış zaman ve oranları konusunda herhangi bir yasal çerçeve belirlenmiş durumda değildir. Bu konu iş sözleşmesi hükümleri ile açıklığa kavuşturulabilecektir.

Çalışanın kendisine önerilen yeni pozisyonu kabul etmemesi durumunda işverenin yaptırım hakkı doğar mı?

Sözleşmede iş değişikliklerinin çalışan tarafından kabul edileceği yönünde bir madde bulunması, işverene bu konuda istediği değişiklikleri yapabilme olanağı vermektedir. Yapılan değişiklikleri kabul etmemeniz durumunda, sözleşmede yer alan bu hükme dayanılarak "sözleşmeye aykırılık" gerekçesiyle iş sözleşmesi fesih edilebilir. Sözleşmedeki hüküm açık bir biçimde bu konuya yer verdiğinden, aksi yönde bir hak iddia etmek mümkün olmayacaktır.

İşyerinde çırak olarak çalışan bir kişi işten ayrılması durumunda kıdem tazminatı alabilir mi?

Alamaz. Çünkü kıdem tazminatı hakkı İş Kanununa tabi işçiler için sağlanmıştır.

İşveren işçinin iş sözleşmesini 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II ( Ahlak ve İyiniyet Kurallarına Uymayan Haller ve Benzerleri) gerekçesiyle feshederse işçi kıdem tazminatına hak kazanır mı?

Kıdem tazminatına hak kazanamaz. Çünkü, Mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun yürürlüğü devam eden 14’ncü maddesinde işveren tarafından Bu Kanunun 17’nci ( 4857/25’nci madde) maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında işverence feshedilirse kişiye kıdem tazminatı ödeneceği belirtilmektedir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 24’ncü maddesi uyarınca iş sözleşmesi feshedilirse kıdem tazminatına hak kazanılır mı?

Kıdem tazminatına hak kazanılır. Çünkü, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’ncü maddesinde işçi tarafından bu Kanunun 16’ncı ( 4857/24’ncü madde) maddesi uyarınca feshedilirse işçiye kıdem tazminatı ödeneceği belirtilmektedir.

Malulen emekli olarak işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanır mı?

Malulen emekli olarak işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanır. Çünkü, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’ncü maddesi uyarınca malullük aylığı almak amacıyla işten ayrılma kıdem tazminatına hak kazanılan hallerdendir.

Toptan ödeme almak amacıyla işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanır mı?

Hak kazanır. Çünkü, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’ncü maddesi uyarınca toptan ödeme almak amacıyla işten ayrılma kıdem tazminatına hak kazanılan hallerdendir.

5510 sayılı Kanunda öngörülen yaşlılık aylığı almak için yaş dışındaki sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayarak kendi isteğiyle işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanır mı?

5510 sayılı Kanunda öngörülen yaşlılık aylığı almak için yaş dışındaki sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayarak kendi isteğiyle işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanır. Çünkü, 1475 sayılı İş Kanununun 14’ncü maddesinde yaşlılık aylığı almak için yaş dışındaki sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayarak kendi isteğiyle işten ayrılanlara kıdem tazminatı ödeneceği belirtilmiştir.

10 ay önce evlenen kadın işçi işten ayılmak zorundaysa, kıdem tazminatı alabilir mi?

10 ay önce evlenen kadın işçi işten ayılmak zorundaysa, kıdem tazminatı alabilir. 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’ncü maddesinde kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde iş sözleşmesini kendi arzusu ile sona erdirmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanacağı belirtilmektedir.

Bir yıl ( 1 ) iki ( 2 ) ay önce evlenen kadın işçi, işten ayrılırsa kıdem tazminatı alabilir mi?

Bir yıl (1) iki (2) ay önce evlenen kadın işçi, işten ayrılırsa kıdem tazminatı alamaz. Çünkü 1475 sayılı İş Kanununun 14’ncü maddesinde kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde iş sözleşmesini kendi arzusu ile sona erdirmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanacağı belirtilmektedir.

Çalışan vefat ettiği takdirde çalışana ait kıdem tazminatı tutarını eşi talep edebilir mi?

Çalışan vefat ettiği takdirde çalışana ait kıdem tazminatı tutarını eşi talep edebilir. Çünkü 1475 sayılı İş Kanununun 14’ncü maddesi işçinin ölümü sebebiyle iş sözleşmesinin sona ermesi halinde kıdem tazminatının ödeneceğini belirtmektedir.

İşyerinde 10 yıldan beri çalışan işçi, ne kadarlık ücret tutarında kıdem tazminatı alabilir?

1475 sayılı İş Kanununun 14’ncü maddesinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödeneceği belirtilmektedir. Dolayısıyla, işçi her yıl için 30 günlük olmak üzere toplam 300 günlük ücreti tutarında yani 10 aylık ücreti tutarında kıdem tazminatına hak kazanır.

Daha önce çalıştığı kamu kurumundan kıdem tazminatı alarak ayrılan çalışan, daha sonra başka bir kamu kurumunda çalışmaya başlarsa, kıdem tazminatına esas süre ne kadar olur?

Daha önceki süre dikkate alınmayarak, ikinci kamu kurumundaki hizmet üzerinden kıdem tazminatına hak kazanılır.

10.000 TL. net ücret alan bir çalışanın, kıdem tazminatına esas ücreti ne kadardır?

Kıdem tazminatı hesaplanırken, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemeyeceği belirtildiğinden, dönem kıdem tazminatı tavanı miktarı dikkate alınacaktır.

Daha önceki hizmetinden dolayı kıdem tazminatı alan işçi, tekrar aynı işyerinde çalışmaya devam ederse, daha önceki süre için tekrar kıdem tazminatı alabilir mi?

Alamaz. 1475 sayılı İş Kanununda aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı ve ikramiye ödenmeyeceğini belirtmektedir.

Kıdem tazminatım zamanında ödenmezse faiz istenilebilir mi?

İstenilebilir. Çünkü, kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmedileceği 1475 sayılı İş Kanununun 14’ncü maddesinde belirtilmektedir.

Kıdem tazminatında her yıl için ödenecek 30 günlük ücret artmaz mı?

Kıdem tazminatında her yıl için ödenecek 30 günlük ücret artabilir. 1475 sayılı İş Kanununun 14’ncü maddesi, kıdem tazminatı ile ilgili 30 günlük sürenin hizmet akitleri veya toplu iş sözleşmeleri ile işçi lehine değiştirilebileceğini belirtmektedir.

Kıdem tazminatından kesinti yapılır mı?

Kıdem tazminatından sadece damga vergisi kesilmektedir, başka kesinti yapılmamaktadır.

Kıdem tazminatı hesaplanırken ücrete hangi ödemeler dahil edilir?

Çıplak ücret, yemek yardımı, kasa tazminatı, gıda yardımı, yakacak yardımı, eğitim yardımı, konut yardımı, giyecek yardımı, erzak yardımı, sosyal yardım niteliğindeki ayakkabı ya da bedeli, unvan tazminatı, aile yardımı, çocuk yardımı, temettü, havlu ve sabun yardımı ( işyerinde kullanılacaksa tazminat hesabında dikkate alınmaz), taşıt yardımı, yıpranma tazminatı, kalifiye, nitelik zammı, sağlık yardımı, mali sorumluluk tazminatı, devamlı ödenen primler.

Kıdem tazminatı hesaplanırken ücrete hangi ödemeler dâhil edilmez?

Yıllık izin ücreti, evlenme yardımı, hafta tatil ücreti, bayram harçlığı, hastalık yardımı, genel tatil ücreti, doğum yardımı, ölüm yardımı, izin harçlığı, jestiyon ödemeleri, teşvik ikramiyesi ve primleri, jübile ikramiyesi, seyahat primleri, devamlılık göstermeyen primler, fazla çalışma ücreti, iş arama yardımı, harcırah, bir defalık verilen ikramiyeler, iş elbisesi ve koruyucu malzeme bedelleri.

İşçinin başka bir şubeye gönderilmesi mümkün müdür?

İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir.Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz.

İşverenle işçi iş koşullarını anlaşarak değiştirebilir mi?

Değiştirebilir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22’nci maddesinde taraflar anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebileceği belirtilmektedir.

Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulur mu?

Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulmaz. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22’nci maddesinde çalışma koşullarında değişikliğin geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamayacağı belirtilmektedir.

İşçilere ödeme dolar ile yapılabilir mi?

İşçilere ödeme dolar ile yapılamaz. Çünkü, 4857 sayılı İş Kanununun 32’nci maddesine göre ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir. Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak, yabancı para olarak kararlaştırılmış ise ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödeme yapılabilir

İşçiye ücret ödemesi emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde yapılabilir mi?

İşçiye ücret ödemesi emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde yapılamaz. Çünkü 4857 sayılı İş Kanununun 32’nci maddesinde emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde ücret ödemesinin yapılamayacağı emredilmektedir.

İşçiye ücret ödemesi emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde yapılabilir mi?

İşçiye ücret ödemesi emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde yapılamaz. Çünkü 4857 sayılı İş Kanununun 32’nci maddesinde emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde ücret ödemesinin yapılamayacağı emredilmektedir.

İşverenin 2 ay boyunca ücret ödememesi yasal mıdır?

İşverenin 2 ay boyunca ücret ödememesi yasal değildir. Çünkü 4857 sayılı İş Kanununun 32’nci maddesinde işçiye ücretin en geç ayda bir ödeneceği ve iş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresinin bir haftaya kadar indirilebileceği belirtilmektedir.

Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi var mıdır?

Vardır. 4857 sayılı İş Kanununun 32’nci maddesinde ücret alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirtilmiştir.

8 işçisi olan işveren Türkiye genelinde ücretleri banka kanalıyla ödeme yükümlülüğüne tabii midir?

8 işçisi olan işveren Türkiye genelinde ücretleri banka kanalıyla Ödeme yükümlülüğüne tabii değildir. Çünkü, Ücret, Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki Her Türlü İstihkakın Bankalar Aracılığıyla Ödenmesine Dair Yönetmeliğin 10’uncu maddesinde en az 10 işçi olanların ödeme yükümlülüğü olduğu belirtilmektedir.

İşçi ücretlerinin ne kadarlık tutarı bankaya yatırılmalıdır?

Ücret, Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki Her Türlü İstihkakın Bankalar Aracılığıyla Ödenmesine Dair Yönetmeliğin 10’uncu maddesinde işyerleri ve işletmelerinde İş Kanunu hükümlerinin uygulandığı işverenler ile üçüncü kişilerin, Türkiye genelinde çalıştırdıkları işçi sayısının en az 10 olması hâlinde, çalıştırdıkları işçiye o ay içinde yapacakları her türlü ödemenin kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net tutarını, bankalar aracılığıyla ödemekle yükümlü olduğu belirtilmektedir.

11 işçi çalıştıran işveren, işçilere ücretlerini banka aracılığıyla ödemese ne olur?

Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her türlü istihkakın bankalar aracılığıyla ödenmesine dair yönetmeliğin 16’ncı maddesi uyarınca İş Kanunu’nun 102’nci maddesinde öngörülen idari para cezası işveren hakkında uygulanır. 2013 yılında geçerli olan idari para cezası her işçi ve her ay için 134 TL’dir.

İş görmekten kaçınabilme için aranan süre ne kadardır?

4857 sayılı İş Kanununun 34’üncü maddesinde ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ücreti ödenmeyen işçinin iş görmekten kaçınabileceği belirtilmektedir.

Ücreti zamanında ödenmeyen işçi faiz isteyebilir mi?

İsteyebilir. 4857 sayılı İş Kanununun 34’üncü maddesinde gününde ödenmeyen ücretlere mevduata uygulanan en yüksek faiz uygulanacağı belirtilmiştir.

İş görmekten kaçınan işçinin iş akdi feshedilir mi?

Bu nedenle iş akdinin feshedilemeyeceği, işçinin yerine yeni işçi alınamayacağı ve yapılan işlerin başkasına yaptırılamayacağı 4857 sayılı İş Kanununun 34’üncü maddesinde açıkça belirtilmiştir.

Ücretin ne kadarı haciz edilebilir veya başkasına devir temlik edilebilir?

4857 sayılı İş Kanununun 35’inci maddesinde işçilerin aylık ücretlerinin dörtte birinden fazlasının haczedilemeyeceği veya başkasına devir ve temlik olunamayacağı nafaka borçları hariç belirtilmiştir.

Ücret bordrosu düzenleyen işverenin ücret hesap pusulası da düzenleme yükümlülüğü var mıdır?

4857 sayılı İş Kanununun 37’inci maddesi gereği ücret bordrosu düzenleyen işverenin ücret hesap pusulası da düzenleme yükümlülüğü bulunmaktadır.

İşverenin işçiden 3 gündelik kadar ücret kesinti yapması yasaya uygun mudur?

İşverenin işçiden 3 gündelik kadar ücret kesinti yapması yasaya uygun değildir. Çünkü, 4857 sayılı İş Kanununun 38’inci maddesinde işçi ücretlerinden bu yolda yapılacak kesintilerin bir ayda iki gündelikten veya parça başına yahut yapılan iş miktarına göre verilen ücretlerde işçinin iki günlük kazancından fazla olamayacağı belirtilmektedir.

İşçiden ücret kesme cezası yoluyla kesilen para ne yapılmalıdır?

Kesildiği tarihten itibaren bir ay içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hesabına Bakanlıkça belirtilecek Türkiye’de Kurulu bulunan ve mevduat kabul etme yetkisini haiz bankalardan birine yatırılmalıdır.

Haftada 44 saat çalışma yaptıran işveren fazla çalışma ücreti ödemeli midir?

Ödeme yükümlülüğü yoktur. Çünkü 4857 sayılı İş Kanununun 41’nci maddesinde haftalık 45 saatten fazla çalışma yapılırsa fazla çalışma ücreti ödeneceği belirtilmektedir.

Haftada 3 saat fazla çalışma yaptırılan işçiye, ücreti nasıl ödenmelidir?

Her bir saat fazla çalışmanın ücreti %50 fazlasıyla ödenmesi gerektiği 4857 sayılı İş Kanununun 41’inci maddesinde belirtildiğinden toplam 4,5 saate denk gelen fark ücret ödenmelidir.

Sözleşmede haftalık 40 saat çalışacağı belirtilen bir işçi, işveren tarafından haftada 44 saat çalıştırılıyor ise ücreti ne kadar zamlı ödenmelidir?

%25 fazlasıyla ödenmelidir. Yani 4 saatlik fazla sürelerle çalışma için 5 saate tekabül eden ücret ödemelidir.

Haftada 5 saat fazla çalışma yapan bir işçinin ücret yerine izin alması mümkün müdür?

4857 sayılı İş Kanununun 41’nci maddesinde fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışmada işçinin isterse zamlı ücret yerine fazla çalıştığı her saat karşılığı 1 saat 30 dakikayı, fazla sürelerle çalıştığı her saat karşılığında 1 saat 15 dakikayı serbest zaman olarak kullanabileceği belirtildiğinden toplam 7,5 saat serbest zaman iş saatleri içinde verilebilir.

İşçinin hak ettiği fazla çalışma ya da fazla sürelerle çalışma nedeniyle serbest zamanı ne kadar sürede kullandırılmalıdır?

6 ay zarfında kullandırılması gerektiği 4857 sayılı İş Kanununun 41’nci maddesinde belirtilmektedir.

İşveren fazla saatlerle çalışma için işçinin onayını almalı mıdır?

İşçinin onayının alınması gerektiği 4857 sayılı İş Kanununun 41’inci maddesinde belirtilmektedir.

İşveren bir yılda toplam ne kadar fazla çalışma yaptırma hakkına sahiptir?

4857 sayılı İş Kanunu’nun 41’inci maddesinde fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda 270 saatten fazla olmayacağı belirtilmektedir.

Bir işyerinde taşeron firmanın elamanı olarak çalışan bir işçinin taşeron firmadan alamadığı ücreti tahsil edebilmesinin yasal bir yolu var mıdır?

4857 sayılı İş Kanununun 2.maddesine göre asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Bu sebeple işçi ücretini asıl işverenden talep edebilir.

Bir tüzel kişi şirket kuran işçinin daha önce çalıştığı firmanın taşıma işlerini yapması mümkün müdür?

İş Kanununa göre daha önce aynı işyerinde işçi olarak çalışmış kişilerle asıl işveren alt işveren(taşeron) ilişkisi kurulamamaktadır. Ancak bu uygulama tüzel kişi ortaklarını kapsamamaktadır. Dolayısı ile daha önce çalışılan firmanın taşıma işinin yapılması mümkündür.

İşçinin iş görme ediminin alacaklısı olan taşeron firmalarının sürekli değişmesi durumunda işçinin izin kullanma hakkı bundan nasıl etkilenmektedir?

Değişik firmalarla olsa bile çalışma aynı işyerinde aralıksız bir biçimde sürdürüldüğünde ve yıllık izne hak kazanma süresi dolduğunda yıllık izin hakkı kullanılabilir. Taşeron firmanın değişmiş olması bu hakkın kullanımını engellemez.

Bir spor kulübünde profesyonel futbolcu olarak 2 yıl çalışan bir futbolcu İş Kanununa göre ne kadar kıdem tazminatı alabilir?

Sporcular 4857 sayılı İş Kanununa tabi değiller. İş kanunu hükümlerine göre kıdem tazminatı talep edemezler.

Bir hava yolu şirketinde finans müdürü olarak çalışan kişi İş Kanununa tabi midir?

Havacılığın yer tesislerinde çalışanlar İş Kanununa tabidirler.

İşverenin kadınlara erkeklerden daha az ücret ödemesi kanuna uygun mudur?

İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz.

İşyeri devredilen işçinin eski tazminatlarından yeni şirket mi eski şirket mi sorumludur?

Devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.

İşveren işçiyi geçici olarak başka bir işyerine gönderebilir mi?

İşveren, yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi geçici iş ilişkisi kapsamında başka bir işyerine gönderebilir.

İşçi geçici iş ilişkisi kapsamında ne kadar görevlendirilebilir?

6 ay görevlendirilebilir. En fazla iki defa(18 aya kadar) yenilenebilir.

Geçici iş ilişkisi kurulan işverenin hangi konularda tek başına yükümlülükleri devam eder?

Geçici iş ilişkisi kurulan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip olup, işçiye sağlık ve güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür. İşverenin, ücreti ödeme yükümlülüğü devam eder.

Geçici iş ilişkisi kurulan işverenler işçinin hangi haklarına karşı birlikte sorumludurlar?

Geçici iş ilişkisi kurulan işveren, işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden işveren ile birlikte sorumludur.

Hangi işlerde geçici iş ilişkisi gerçekleşmez?

Toplu işçi çıkarmaya gidilen işyerlerinde çıkarma tarihinden itibaren altı ay içinde toplu işçi çıkarmanın konusu olan işlerde geçici iş ilişkisi gerçekleşemez. İş Yasası bu düzenleme ile geçici iş ilişkisinin kötü niyetli kullanılması önlenmiştir.

İş sözleşmesinin işçi tarafından derhal feshi ne demektir?

4857 sayılı Yasanın 24.maddesine göre süresi belirli olsun veya olmasın işçinin, 24.maddede yer alan hususların varlığı halinde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin derhal feshetmesidir.

İşçinin iş sözleşmesini derhal feshetmesini gerektirecek sağlık sebepleri nelerdir?

İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa; işçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut başka bir işçi bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulursa işçi iş sözleşmesini derhal feshedebilir.

İşçinin iş sözleşmesini derhal feshetmesini gerektirecek ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri nelerdir?

İşveren iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstermek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltırsa; işveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa; işveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunur veya gözdağı verirse, yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler, yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnad veya ithamlarda bulunursa; işçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa; işveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse; ücretin parça başına veya iş tutarı üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye yapabileceği sayı ve tutardan az iş verildiği hallerde, aradaki ücret farkı zaman esasına göre ödenerek işçinin eksik aldığı ücret karşılanmazsa, yahut çalışma şartları uygulanmazsa.

İşçinin iş sözleşmesini derhal feshetmesini gerektirecek zorlayıcı sebepleri nelerdir?

İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa işçi iş sözleşmesini derhal feshedebilir.

İş sözleşmesinin işveren tarafından derhal feshi ne demektir?

4857 sayılı Yasanın 25.maddesine göre süresi belirli olsun veya olmasın işverenin, 25.maddede yer alan hususların varlığı halinde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin derhal feshetmesidir.

İşverenin iş sözleşmesini derhal feshetmesini gerektirecek sağlık sebepleri nelerdir?

İşvenin iş sözleşmesini derhal feshetmesini gerektirecek sağlık sebepleri İş Kanununun 25. Maddesi’nde şu şekilde ifade edilmektedir: 

a) İşçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa veya sakatlığa uğraması halinde, bu sebeple doğacak devamsızlığın ardı ardına üç iş günü veya bir ayda beş iş gününden fazla sürmesi.

b) İşçinin tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte olduğu ve işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık Kurulunca saptanması durumunda.

(a) alt bendinde sayılan sebepler dışında işçinin hastalık, kaza, doğum ve gebelik gibi hallerde işveren için iş sözleşmesini bildirimsiz fesih hakkı; belirtilen hallerin işçinin işyerindeki çalışma süresine göre 17 nci maddedeki bildirim sürelerini altı hafta aşmasından sonra doğar. Doğum ve gebelik hallerinde bu süre 74 üncü maddedeki sürenin bitiminde başlar. Ancak işçinin iş sözleşmesinin askıda kalması nedeniyle işine gidemediği süreler için ücret işlemez.

İşçinin iş sözleşmesini derhal feshetmesini gerektirecek ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri nelerdir?

İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması; İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması; İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması; İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması veya 84 üncü maddeye aykırı hareket etmesi; İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması; İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi; İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi; İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi; İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.

İşverenin iş sözleşmesini derhal feshetmesini gerektirecek zorlayıcı sebepleri nelerdir?

İşçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması.

İşçinin gözaltına alınması veya tutukluluğu sebebiyle iş sözleşmesi derhal ne zaman feshedilir?

İşçinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde devamsızlığın 17. maddedeki bildirim süresini aşması ile işveren iş sözleşmesini derhal feshedebilir.

4857 sayılı Kanunun 25/II (g) bendinde ay kavramı ile ne ifade edilmektedir?

4857 sayılı Kanunun 25/II (g) bendinde geçen ay kavramı takvim ayı olarak algılanmamalıdır. Burada ki ay kavramından işçinin işe devamsızlığa başladığı ilk günden itibaren hesap edilen ay anlaşılmalıdır.

4857 sayılı Kanunun 25/II (h) bendinde belirtilen hususlarla ilgili işveren tarafından derhal feshi nasıl yapılır?

4857 sayılı Kanunun 25/II (h) bendinde işçinin görevini yapmakta ısrar etmesi hususunda, işçinin uyarıldığına ilişkin en az iki veya daha fazla tutanak tutularak bu durumun tespit edilmesi gerekmektedir.

4857 sayılı Kanunun 25/II (ı) bendinde belirtilen hususlarla ilgili işveren tarafından derhal feshi nasıl yapılır?

4857 sayılı Kanunun 25/II (ı) bendinde işçinin vermiş olduğu zarar miktarının bilirkişi veya ekspertiz raporuyla belgelenmesi gerekmektedir. Aksi halde işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi somut işlemlere göre yapılmış olmayacağından böyle bir fesihte haklı bir fesih olarak değerlendirilmeyecektir.

İşçi ve işveren aralarında anlaşarak çalışma koşullarını değiştirebilirler mi?

Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir.

Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulabilir mi?

Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz (4857/22.md.).

Geçerli bir neden olmaksızın çalışma koşullarında işveren tarafından iş sözleşmesine aykırı olarak değişiklik yapılması ve işçinin değişikliği kabul etmemesi nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesinde işçi ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanabilir mi?

Geçerli bir neden olmaksızın işveren tarafından çalışma koşullarında iş sözleşmesine aykırı olarak değişiklik yapılırsa, söz konusu değişikliğin işçi tarafından kabul edilmemesi nedeniyle işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde işçi ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanır.

İşveren veya işçinin iş sözleşmesini fesih hakkını kullanma süresi nedir?

4857 sayılı İş Yasasının 24 ve 25 inci maddelerde gösterilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, işverenin, işçisinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz. Bu haller sebebiyle işçi yahut işverenden iş sözleşmesini yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde feshedenlerin diğer taraftan tazminat hakları saklıdır(4857/26.md.).

İş sözleşmesi feshedilen işçi tazminatlarını almak için nereye başvurmalıdır?

İşçi ihbar ve kıdem tazminatı alacağı için işyerinin bağlı olduğu yerin Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’ne başvurabilir ya da anılan hakları için işyerinin bulunduğu yerdeki iş mahkemesine dava açabilir.

İş güvencesi kapsamında olan işçinin iş sözleşmesinin işveren tarafından feshinde uyulması gereken kurallar nelerdir?

İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır. İşçinin hakkındaki iddialara karşı savunması alınmadan belirsiz süreli iş sözleşmesi, işçinin davranışı veya verimi ile ilgili nedenlerle feshedilemez.

Fesih bildirimine dava açma süresi ne kadardır?

İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir.

İşe iade davası mahkemeler tarafından kaç gün içerisinde sonuçlandırılması gerekir?

Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir (4857/20. md.).

Mahkeme işe iade kararı verirse işçinin kaç gün içerisinde işe başlaması gerekir?

İşçi kesinleşen mahkeme kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır (4857/21. md).

Mahkemenin işe iade kararına rağmen işveren işçiyi işe başlatmazsa sonuç nasıl gerçekleşir?

İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur (4857/21. md). Burada sözü edilen ücretin çıplak ücret olduğu, yani giydirilmiş ücret olarak anlaşılmaması gerektiği görüşü öğreti de taraftar bulmuştur. Mahkeme feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler (4857/21. md).

Mahkemenin işe iade kararını işveren kaç gün içerisinde uygulamak zorundadır?

İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır (4857/21. md).

Mahkemenin işe iade kararına rağmen işçiyi işveren işe başlatmazsa sonuç nasıl gerçekleşir?

İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur (4857/21. md). Burada sözü edilen ücretin çıplak ücret olduğu, yani giydirilmiş ücret olarak anlaşılmaması gerektiği görüşü öğreti de taraftar bulmuştur.. Mahkeme feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler (4857/21. md).

Dört aylık ücretin hesaplanması giydirilmiş ücret üzerinden mi yapılır?

Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir (4857/21. md.).

İşe iade edilen işçinin işe başlaması durumunda daha önce yapılan ödemeler mahsup edilir mi?

İşe iade edilen işçi işe başlatılırsa, peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, yapılacak ödemeden mahsup edilir. İşe başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir.

Çalışılmış gibi sayılan dört aylık sürenin sigorta primi ödenir mi?

İşçi, işe başlatılsın veya başlatılmasın işçiye çalıştırılmadığı süre için ödenen en çok dört aya kadar ücret ve diğer haklarından iş kazaları ve meslek hastalıkları ile işsizlik sigortası primi de dahil olmak üzere tüm sigorta kollarına ait primlerin kesilmesi ve bu sürelerin hizmetten sayılması gerekmektedir.

İşçinin dört aylık ücretine gecikme faizi uygulanabilir mi?

Feshin geçersizliğine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren 4 aylık ücrete gecikme faizi uygulanabilir.

Çalışılan işyeri devredildiğinde işçiler kıdem tazminatı talep edebilirler mi?

Çalışılan işyeri devredildiğinde işçiler kıdem tazminatı talep edemezler. İşyerinin tamamı veya bir bölümü hukuki bir işleme dayanılarak bir başka işverene devredildiğinde, mevcut iş sözleşmeleri tüm hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Dolayısıyla işçiler devri gerekçe göstererek hizmet akdini feshedemez ve kıdem tazminatı talep edemezler.

İşyerini devreden işverenin işyerinde çalıştırdığı işçilerle ilgili sorumluluğu devam eder mi?

İşyerini devreden işveren işçilerin devirden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlarından devralan işverenle birlikte sorumludur. Ancak bu sorumluluk devir tarihinden itibaren iki yıl süre ile sınırlıdır.

İşverenin işçiyi geçici olarak bir başka işverenin yanında görevlendirmesi mümkün müdür?

İşverenin işçiyi geçici olarak bir başka işverenin yanında görevlendirmesi mümkündür. Ancak işverenin, işçinin bu durumu kabul ettiğine dair yazılı onayını alması gereklidir. Ayrıca geçici iş ilişkisi 6 aydan uzun sürmemelidir ve en fazla iki kez yenilenebilir. Böyle bir uygulamada işçinin işvereniyle olan iş sözleşmesi devam eder. Ancak iş görme borcu geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı yerine getirilir. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren de ücretin ödenmesinden, sigorta primlerinden, işçiyi gözetmekten, iş sağlığı ve güvenliği konularında işçiyi eğitmekten sorumludur.

Geçici iş ilişkisi kurulan işverenin, işçiyi grev sırasında çalıştırması mümkün müdür?

Geçici iş ilişkisi kurulan işverenin, işçiyi grev sırasında çalıştırması mümkün değildir. Geçici olarak bir başka işverene devredilen işçiler, grev ve lokavt sırasında çalıştırılamaz. Ancak söz konusu işçi grev ve lokavta katılamayacak işçiler arasında yer alıyorsa grev ya da lokavt sırasında işyerinde kalabilir ve kendisine verilen görevleri yerine getirir.

İşçi işyerinden ayrılmak istediğinde bu durumu ne kadar önce işverene haber vermelidir?

Bu süre yani ihbar öneli işçinin hizmet süresine göre belirlenir. İşçinin hizmet süresi 6 aydan az ise 2 hafta, 6 ay-1,5 yıl arasında ise 4 hafta, 1,5 yıl-3 yıl arasında ise 6 hafta ve 3 yıldan fazla ise 8 hafta önce işten ayrılacağını işverene bildirmesi gereklidir.

İşveren işçiyi işten çıkarmak istediğinde, işçiye önceden durumu bildirmeli midir?

İşveren işçiyi işten çıkarmak istediğinde, işçiye önceden durumu bildirmelidir. İhbar süresi İş Kanununda hem işveren hem de işçi için karşılıklı olarak düzenlenmiştir. İşverenin, işçinin hizmet süresi 6 aydan az ise 2 hafta, 6 ay-1,5 yıl arasında ise 4 hafta, 1,5 yıl-3 yıl arasında ise 6 hafta ve 3 yıldan fazla ise 8 hafta önce, işçiyi işten çıkaracağını işçiye bildirmesi gerekmektedir.

Belirli süreli hizmet akdi ile çalışılan durumlarda da işverenin ihbar süresine uyma zorunluluğu var mıdır?

Belirli süreli hizmet akdi ile çalışılan durumlarda işverenin ihbar süresine uyma zorunluluğu bulunmamaktadır. İhbar önelleri İş Kanununda sadece belirsiz süreli hizmet akitleri için öngörülmüştür.

İşveren işçiyi ihbar süresine uymaksızın, yani önceden haber vermeksizin işten çıkardığında işçinin talep edebileceği bir hak var mıdır?

İşverenin işçiyi işten çıkarması eğer İş Kanunu’nda sayılan haklı nedenlerden birine dayanmıyor ise, işçiye ihbar süresine ilişkin ücret kadar tazminat ödemek zorundadır

İşçi önceden haber vermeksizin işten ayrılırsa işveren işçiden ihbar tazminatı talep edebilir mi?

İşçi önceden haber vermeksizin işten ayrılırsa işveren işçiden ihbar tazminatı talep edebilir; eğer işçinin işten ayrılması haklı bir nedene dayanmıyor ise, işverenin de işçiden ihbar süresine ilişkin ücret tutarında tazminatı talep etmesi yasal olarak mümkündür.

İşverenin ihbar öneli kullandırmaksızın işçinin hizmet akdini feshetmesi mümkün müdür?

İşverenin ihbar öneli kullandırmaksızın işçinin hizmet akdini feshetmesi mümkündür. İşveren ihbar süresine ilişkin tazminatı peşin ödeyerek hizmet akdini her zaman feshedebilir.

Kanundaki ihbar süreleri kesin midir?

Kanundaki ihbar süreleri asgari zorunlu süreler olup, bu sürelerin sözleşmeler (hizmet akitleri ya da toplu iş sözleşmeleri) ile artırılması her zaman olanaklıdır.

Denkleştirme uygulaması ne demektir?

Denkleştirme; işverenin mevsim, kampanya, yoğun sipariş dönemleri vb. nedenlerle iki aylık bir dönem içinde (toplu iş sözleşmeleri ile dört ay olabilir) yoğunlaştırılmış iş haftaları uygulaması demektir. Denkleştirmenin kanuna uygun olması için, işçinin bu tür bir uygulamayı kabul etmesi, yoğunlaştırılmış çalışmanın yapıldığı haftalarda dahi günlük çalışma süresinin 11 saatten fazla olmaması, iki aylık süre içinde ortalama haftalık çalışma süresinin 45 saati aşmaması gereklidir.

İşverenin bayram sonrası verdiği izin karşılığı telafi çalışması yaptırması mümkün müdür?

İşverenin bayram sonrası verdiği izin karşılığı telafi çalışması yaptırması mümkündür. İşveren, bayram tatili dışında işçiye izin kullandırmış ise (örneğin bayram tatili sonu hafta tatilinden önceki iki günü tatil ederek hafta tatili ile birleştirmiş ise), iki ay içinde çalışılmayan bu günler için telafi çalışması yaptırabilir. Ancak bazı şartları vardır. Telafi çalışması günlük en çok çalışma süresini aşmamak koşulu ile günde üç saatten fazla olamaz. Tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamaz. Telafi çalışması yapılan saatler için fazla mesai ücreti ödenmez.

Fazla mesai hesaplanırken ara dinlenmesi hesaba katılmakta mıdır?

Fazla mesai hesaplanırken ara dinlenmesi hesaba katılmamaktadır. Ara dinlenmesi çalışma süresinden sayılmaz. Örneğin 08:00-20:00 saatleri arası çalışıyor ve günde toplam 1.5 saat ara dinlenmesi kullanılıyor ise günlük çalışma süresi 12 saat değil, 10.5 saattir.

Günde 7.5 saat çalışan işçinin ara dinlenmesi ne kadar olmalıdır?

Kanunen ara dinlenmesi yarım saat olmalıdır. Bu sürenin üzerinde ara dinlenmesi kullandırmak işverenin inisiyatifindedir.

Günde 9 saat çalışan işçinin ara dinlenmesi ne kadar olmalıdır?

Eğer 7.5 saatten fazla çalışılıyor ise, ara dinlenmesi en az bir saat olmalıdır. Bu sürenin üzerinde ara dinlenmesi kullandırmak işverenin inisiyatifindedir.

İşverenin gece vardiyasında işçiyi 12 saat çalıştırması yasal mıdır?

İşverenin gece vardiyasında işçiyi 12 saat çalıştırması yasal değildir. Kanunen işçilerin gece çalışmaları 7.5 saatten fazla olamaz. Yani 7.5 saatten daha uzun süreli gece vardiyası olamayacağı gibi, gece vardiyasında fazla mesai yapmak da yasal değildir.

İşyerinde gece vardiyası kurmak isteyen işveren hangi şartları yerine getirmelidir?

Öncelikle gece vardiyası 7.5 saatten daha uzun olmayacak şekilde düzenlenmeli, gece vardiyasında çalıştırılacak işçilerin sağlık durumlarının buna uygun olduğuna dair sağlık raporu alınmalı ve ayrıca bu işçiler iki yılda bir sağlık kontrolünden geçirilmeli, gece çalıştırılacak işçilerin listesi ve bunların sağlık raporları bağlı olunan Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’ne verilmeli, gece ve gündüz vardiyası uygulanıyor ise, en geç iki haftada bir vardiyaları değiştirmeli, vardiya değişiminde işçilere en az 11 saat dinlenme verilmelidir.

13 yaşında bir çocuk işyerinde çalıştırılabilir mi?

13 yaşında bir çocuk işyerinde çalıştırılamaz. Genel olarak 15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak on dört yaşını doldurmuş çocuklar, ilköğretimi tamamlamak kaydıyla, bedensel ve zihinsel gelişmelerine engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilirler.

14 yaşını doldurmuş çocuk işçilerin çalıştırılabilecekleri hafif işler nelerdir?

Bu işler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılan Çocuk ve Genç İşçilerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-1 nolu cetvelde sayılmıştır.

15 yaşını doldurmuş 18 yaşını tamamlamamış genç işçiler hangi tür işlerde çalıştırılabilirler?

Genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılan Çocuk ve Genç İşçilerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-2 nolu cetvelde sayılmıştır.

Çocuk işçilerin azami çalışma süreleri ne kadar olmalıdır?

14 yaşını bitirmiş 15 yaşını doldurmamış çocukların çalışma süresi günde 7, haftada 35 saatten daha fazla olamaz. 15 yaşını doldurmuş çocuk işçiler ise en fazla günde 8, haftada 40 saat çalıştırılabilirler.

Kadın işçiler madenlerde çalıştırılabilir mi?

Kadın işçiler maden ocakları, kablo döşemesi, kanalizasyon, tünel inşaatı gibi yer altında yapılan işlerle, su altında yapılan işlerde çalıştırılamaz.

18 yaşından küçük kadın işçiler gece vardiyasında çalıştırılabilir mi?

18 yaşından küçük kadın işçilerin gece vardiyasında çalıştırılmaları yasaktır.

Kadın işçileri gece vardiyasında çalıştırabilmek için hangi şartlar yerine getirilmelidir?

Gece postasında kadın işçi çalıştıracak işverenler; Öncelikle kadın işçileri vardiya değişimlerinde işyerinden ikametgahına yakın bir merkeze götürüp getirecek servis aracı ayarlanmalıdır. Gece vardiyasında çalıştıracakları kadın işçilerin isimlerini işveren liste halinde bağlı olduğu Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne bildirilmelidir. Gece postasında çalıştırılacak kadın işçilerin işe başlamadan önce sağlık raporu almaları ve her 6 ayda bir muayenelerini tekrarlamaları gerekmektedir.

Gebe ya da emziren kadın işçi gece postasında çalıştırılabilir mi?

Kadın işçi gebeliğinin doktor raporuyla tespitinden itibaren doğuma kadar, emziren kadın işçi de ilk altı ay (bu süre doktor raporu ile bir yıla kadar uzatılabilir.) gece postasında çalıştırılamaz.

Kadın işçi eşiyle aynı gece postasında çalıştırılabilir mi?

Kadın işçinin eşi de aynı işyerinde veya bir başka işyerinde gece postasında çalışıyor ise, kadın işçinin talebi halinde, işveren onun gece postasını eşininki ile aynı gece postasına rastlamayacak şekilde düzenlemek zorundadır. Aynı şekilde kadın işçi eşi ile aynı gece postasında çalışmak ister ise işveren bu talebi olanakları ölçüsünde yerine getirmek zorundadır.

Kadın işçiler gece postasında en fazla kaç saat çalıştırılabilir?

Kadın işçilerin gece postasında 7.5 saatten fazla çalışmaları yasaktır.

Kadın işçilerin doğum izni ne kadardır?

Kadın işçilerin doğum öncesi 8 hafta (çoğul gebeliklerde 10 hafta) ve doğum sonrası 8 hafta olmak üzere toplam 16 haftalık süre içinde çalıştırılmamaları esastır.

Kadın işçi doğum öncesi iznini doğum sonrasına aktarabilir mi?

Kadın işçi doğum öncesi iznini doğum sonrasına aktarabilir; kadın işçi sağlık durumu uygun olursa doktorunun da onayı ile doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışabilir ve kalan 5 haftalık doğum öncesi iznini doğum sonrası kullanabilir.

Kadın işçi gebeliği süresince çalışırken periyodik kontrollerini nasıl yaptırabilir?

İşveren gebelik süresince kadın işçiye periyodik kontrolleri için ücretli izin vermek zorundadır.

Kadın işçi gebeliği süresince daha hafif bir işe geçebilir mi?

Kadın işçi gebeliği süresince daha hafif bir işe geçebilir. Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde kadın işçi sağlığına uygun daha hafif bir işte çalıştırılır. Bu durumda işveren işçinin ücretinden indirim yapamaz.

Kadın işçi doğum sonrası ücretsiz izin alabilir mi?

Kadın işçi doğum sonrası ücretsiz izin alabilir. İsteği halinde kadın işçiye, toplam 16 haftalık (çoğul gebeliklerde 18 haftalık) doğum öncesi ve sonrası izninin dışında 6 aya kadar ücretsiz izin verilir.

Kadın işçinin emzirme izni ne kadardır?

Kadın işçiye bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde 1.5 saat emzirme izni verilir.

Emzirme izni saati bölünerek kullanılabilir mi?

Emzirme izni saati bölünerek kullanılabilir; emzirme iznini hangi saatler arasında ve kaça bölerek kullanacağını kadın işçi belirler.

Emzirme izni kullanılması durumunda işveren işçinin ücretinden kesinti yapabilir mi?

Emzirme izni kullanılması durumunda işveren işçinin ücretinden kesinti yapamaz. Emzirme izni ücretli olarak kullandırılması gereken bir izindir.

Yıllık ücretli izne ne zaman hak kazanılabilir?

İşe başlanılan tarihten itibaren, deneme süresi de dâhil en az bir yıl çalışılması halinde yıllık ücretli izne hak kazanılır. Ancak ardı ardına ya da farklı tarihlerde aynı işverene ait değişik işyerlerinde çalışılmış ise, yıllık izne hak kazanılması için gerekli olan bir yıllık süreyi hesaplarken bu işyerlerinde geçen hizmet sürelerinin toplanması gereklidir. Örneğin önce A işverenine ait X işyerinde 4 ay, sonra da yine A işverenine ait Y işyerinde 8 ay çalışılmış ise, her iki hizmet süresi toplanacağından, Y işyerindeki 8 aylık çalışma yıllık izne hak kazanmak için yeterli olacaktır.

Yıllık izin süresi nasıl hesaplanır?

Yıllık izin süresi, işyerindeki kıdeme göre hesaplanır. Eğer işçinin işyerinde bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dâhil) hizmeti varsa yıllık izin süresi 14 günden; beş yıldan fazla on beş yıldan az hizmeti varsa 20 günden; on beş yıl ve daha fazla hizmeti varsa 26 günden az olamaz. Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) hizmeti olanlar, ancak beş yıllık hizmet sürelerini doldurduktan sonra hak kazandıkları yıllık izinlerini 20 gün üzerinden kullanabilirler. Örneğin 01.02.2004 tarihinde işe girmiş olan bir işçi, 01.02.2005’de 1. hizmet yılını, 01.02.2006’da 2.’sini, 01.02.2007’de 3.’sünü, 01.02.2008’de 4.’sünü ve 01.02.2009’da 5. hizmet yılını doldurmuş olacaktır. Söz konusu işçi 5 yıllık hizmet süresini doldurduktan sonra 01.02.2010 tarihinde hak kazanacağı yıllık iznini 20 gün üzerinden kullanabilecektir. Kanunda öngörülen yıllık izin süreleri asgari süreler olup, işverenle imzalanacak hizmet akti ya da işyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesi ile yıllık izin sürelerinin daha uzun belirlenmesi mümkündür.

Yıllık izin süreleri ile ilgili belirli yaş gruplarına yönelik özel bir düzenleme var mıdır?

Yıllık izin süreleri ile ilgili belirli yaş gruplarına yönelik özel bir düzenleme bulunmaktadır. 18 ve daha küçük yaştaki işçilerle 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık izin süresi en az 20 gün olmalıdır. Bunun anlamı; örneğin 16 yaşında bir işçi, hizmet süresi beş yıldan az dahi olsa, 18 yaşına gelinceye kadar, her yıl için yıllık izinlerini 14 gün olarak değil 20 gün üzerinden kullanacaktır.

Mevsimlik bir işte çalışan işçinin yıllık izin hakkı var mıdır?

Eğer bir yıldan az süren mevsimlik bir işte yahut kampanya işinde çalışılıyor ise, işçinin yıllık ücretli izin hakkı bulunmamaktadır.

Hafta tatili günleri yıllık izin süresine dahil midir?

İş Kanunu’nda belirtilen 14, 20 ve 26 günlük yıllık izin sürelerine hafta tatilleri dâhil edilmemiştir. Yıllık izinler kullanılırken, izin süresine rastlayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinin bu sürelere ilave edilmesi gereklidir. Örneğin 14 günlük yıllık izne ayrılan bir işçi, bu süreye 2 gün de hafta tatili rastlayacağından, fiilen 16 gün yıllık izin kullanacaktır.

Yıllık izin bölünerek kullanılabilir mi?

Yıllık izin bölünerek kullanılabilir; işverenle bu hususta anlaşılması halinde yıllık izin üçe bölünerek kullanılabilir. Ancak böyle bir durumda izinlerin bir parçasının 10 günden az olmaması gereklidir.

İşyerinden ayrılma halinde kullanılmayan yıllık izin hakları yanar mı?

İşyerinden ayrılma halinde kullanılmayan yıllık izin hakları yanmaz. Hizmet akdinin herhangi bir sebeple son bulması halinde, kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin, hizmet akdinin son bulduğu tarihteki ücret üzerinden işçiye ödenmesi gereklidir.

Yıllık iznin uzakta geçirilmesi durumunda yol izni kullanılabilir mi?

Yıllık iznin işyerinin kurulu olduğu yerden başka bir yerde geçirilmesi durumunda, bu durumun belgelenmesi ve yol izni talep edilmesi halinde, işveren işçiye 4 güne kadar yol izni vermek zorundadır. Ancak bu izin ücretsiz izin niteliğinde olacaktır.

İşveren kullanılan yıllık izinlere ilişkin kayıt tutmak zorunda mıdır?

İşverenin işyerinde çalışan tüm işçilerin yıllık izinlerini gösterir bir kayıt tutma zorunluluğu vardır. Bu kayıtlar yıllık izin defteri şeklinde düzenlenebileceği gibi kartoteks biçiminde de tutulabilir.

Hak kazanılması durumunda yıllık izin hakkı ne zaman kullanılabilir?

Her hizmet yılına ait yıllık iznin gelecek hizmet yılı içinde kullanılması mümkündür. Örneğin 2009 yılı yıllık iznine 01.02.2010 tarihinde hak kazanılmış ise, iznin 01.02.2010 - 01.02.2011 tarihleri arasında kullanılması mümkündür. Ancak bu tarihler arasında tam olarak hangi zaman dilimi içinde kullanabileceği hususunda, işverenin takdir hakkı bulunmaktadır.

Hastalık sebebiyle uzun süre rapor kullanmak zorunda kalındığında, bu durumdan yıllık izin hakkı nasıl etkilenir?

Uğranılan kaza veya hastalık sebebiyle uzun süre işe gidilememesi halinde (sağlık raporu ile belgelendirilmiş olmalıdır), o tarihteki hizmet süresine göre hesaplanacak bildirim süresine altı hafta daha eklenir ve eğer raporlu olunan süre bu şekilde hesaplanacak süreden daha fazla ise, fazla olan kısım yıllık ücretli iznin hesaplanmasında değerlendirmeye alınmaz. Örneğin; işyerinde 2 yıllık bir çalışmanız varken, kaza geçirdiğinizi ve 5 ay rapor kullandığınızı düşündüğümüzde, 2 yıllık hizmeti olan bir işçi için ihbar süresi 6 hafta olacağından, bu süreye bir 6 hafta daha eklenecek ve bulunacak 12 haftalık süre yıllık izin hakkınızı hesaplarken çalışılmış gibi sayılacak, geri kalan süre ise değerlendirmeye alınmayacaktır. Yani 2 yıllık kıdemi olan ve 01.02.2009 tarihinde yıllık izne hak kazanan, 01.05.2009-01.10.2009 tarihleri arasında ise 5 ay raporlu olan bir işçi, bir sonraki yıllık iznine 01.02.2010 tarihinde değil 01.04.2010 tarihinde hak kazanacaktır (5 aylık rapor süresinin 2 ayı çalışılmamış sayıldığından).

İşyerinde çalışırken askere gidilmesi halinde, askerlikte geçen süre, yıllık izin hakkında değerlendirmeye alınacak mıdır?

Askerlik süresince hizmet akdi askıda sayılacağından, bu süre yıllık izin hakkının hesabında dikkate alınmayacaktır.

Yıl içinde alınan mazeret izinlerini işveren yıllık izin hakkından düşebilir mi?

İster ücretli olsun isterse ücretsiz, yıl içinde alınmış olunan mazeret izinleri ya da raporlu olunan süreler işveren tarafından yıllık izin hakkından mahsup edilemez.

Yıllık izin süresi için ücret alınabilir mi?

Yıllık izin, ücretli olarak kullandırılması gereken bir izindir. İşveren, kullanılan yıllık izin süresine ait ücreti, işçi izne çıkarken peşin olarak vermek ya da avans olarak ödemek zorundadır. Ancak yıllık izin süresi için işçiye ödenecek ücrete fazla çalışma ücretleri, primler ve sosyal yardımlar dâhil edilmeyecektir.

Yıllık ücretli izin kullanılırken bir başka işte çalışılabilir mi?

Yıllık ücretli izin kullanılırken bir başka işte çalışılamaz. İşveren, işçinin yıllık iznini kullandığı süre içinde bir başka işte ücret karşılığı çalıştığını öğrendiğinde, yıllık izin için ödediği ücreti işçiden geri talep edebilir.

Yıllık iznin kullanıldığı süre içinde işveren işçinin sigorta primlerini ödemeye devam eder mi?

Tüm primler yıllık izin süresi içinde de ödenmeye devam olunur.

Toplu izin uygulaması nedir?

İşvereniniz işyerinizde çalışan işçilerin tümünün ya da bir kısmının, yıllık izinlerini Nisan ayı başı ile Ekim ayı sonu arasındaki bir tarihte toplu olarak kullanmalarına karar verebilir. Böyle bir uygulamada belirli sayıda işçi, işyerinin korunması, araç-gereç ve makinaların bakımı vb. işler ile ilgilenmek üzere toplu izin uygulaması dışında tutulabilir. İşyerinizde toplu izin uygulamasına karar verilmesi halinde, henüz yıllık izne hak kazanmamış işçiler de bu uygulamaya dâhil edilebilirler.